Kazı Başkanlığını yürüten Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Fen Edebiyat
Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nejat Bilgen,
Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Genel Müdürlüğüne bağlı
Seyitömer Linyitleri İşletmesi (SLİ) Müessesesi ile DPÜ
Rektörlüğü arasında yapılan protokol doğrultusunda, il
merkezine 25 kilometre uzaklıktaki müesseseye ait arazide yer alan
höyükte 2006 yılında kazılara başladıklarını anımsattı.
Her yıl
6'şar ay kazı yaptıklarını ve 5'inci dönem kazılarını da 10 Kasım'da
tamamladıklarını belirten Prof. Dr. Bilgen, bu yıl 250 işçi ve arkeoloji
öğrencisiyle 10 öğretim elemanının görev yaptığını anlattı.
Prof. Dr.
Bilgen, protokole göre kazıların gelecek yıl tamamlanması gerektiğini ancak
buluntu sayısı çok fazla olduğundan bunun gerçekleşme ihtimalinin zayıf olduğunu
dile getirerek, höyüğü tamamen kaldırmalarının en az iki yıl daha sürebileceğini
bildirdi.
Geçen yıl tespit ettikleri MÖ 3000'li yıllara ait Erken Tunç
Çağı katmanının genel topografik dağılımını ortaya çıkarmayı hedeflediklerini
söyleyen Prof. Dr. Bilgen, şöyle devam etti:
''Önceki yıllardan kalan
Roma, Helenistik ve Orta Tunç Çağı dönemlerine ait katmanlardan kalan bölümleri
alarak, höyüğü tamamen Erken Tunç Çağı dönemine oturtmaya çalıştık. Bunda da
ancak yüzde 50 başarılı olabildik. Çünkü çok yoğun eserlerle karşılaştık ve Orta
Tunç Çağı ile höyüğün eteklerindeki Roma ve Helenistik dönem kalıntıları hala
duruyordu. Bunlar da bizim yavaş ilerlememize neden oldu.
Bu yıl
bulduğumuz sergilenebilecek nitelikte olan ve envanterlik dediğimiz 968 eseri
Kütahya Müze Müdürlüğüne teslim ettik. Müzenin depolarında 2000'den fazla
etütlük diye adlandırdığımız yarı mamul, tamir olacak, yapıştırılacak eser
kaldı. Bunları da kış döneminde tamamlayarak müzeye teslim edeceğiz. Kazının
başlangıcından bu yana 5 bine yakın envanterlik eseri müzeye teslim ettik.''
Sarayın odaları seramik ve metal kaplarla dolu
Prof. Dr. Nejat Bilgen, höyükteki 5 kültür katmanının sonuncusu olan Erken
Tunç Çağı dönemine ait bölümün 8 metrelik bir kalınlığa sahip olduğunu
aktararak, gelecek yıl bu katmanı kazmaya devam edeceklerini anlattı.
Bu yıl yaptıkları kazıda 4300 yıl öncesine ait bir sarayın kalıntılarını gün
ışığına çıkarttıklarını vurgulayan Prof. Dr. Bilgen, sözlerine şöyle devam etti:
''Bu yıl Erken Tunç Çağı dışındaki katmanları sıyırmaya başladık. Orta Tunç
Çağı'nın mimarisi çok büyük ölçüde tamamlandı. MÖ 2000'li yılların başına ait
çok hoş bir kent ortaya çıktı. Burasının Erken Tunç Çağı'nda seramik üretim
merkezi olduğunu, kalıpla seramik üretimi yapıldığını saptadık. Höyüğün son
katmanının topografyasını anlamaya çalışırken önemli bir bulguyla karşılaştık.
Öncelikle bir mimari bulgu. İçinden çıkan buluntular ve mimari özelliklerin
detayına bakıldığında burasının bir saray olduğunu kesinlikle düşündüren ip
uçları çıktı. Höyüğün en yüksek orta kısmında olması hemen yanında geçen sene
ortaya çıkardığımız megaron denilen tapınak bulunması ve mimari biçimiyle burada
ancak bir yöneticinin oturduğunu tespit ettik. Çok odalı bu mekandaki tek bir
odada bile 135 adet seramik kap bulduk. Bir başka odanın hemen köşesinde metal
ve seramik bulgular, fayanstan üretilmiş takıları gün ışığına çıkarttık.''
Akad döneminden kalma 10 mühür bulundu
Saray yapısında Mezopotamya bölgesinin Akad dönemine ait fayanstan yapılmış
10 adet mühür bulduklarını da bildiren Prof. Dr. Bilgen, Akadlıların buraya
savaş niyetiyle değil, ticaret için geldiklerini düşündüklerini aktararak,
şunları söyledi:
''Sarayda, Akad medeniyetinden kalma fayanstan yapılmış 10 adet mühür bulduk.
Bunlar bilim dünyası için çok değerli. Fayans geleneği buraya Mezopotamya ve
Mısır'dan gelen özelliklerden biri. Batı Anadolu'da şu ana kadar bulunmuş en
önemli mühür koleksiyonu denebilir. Çünkü ön incelemelerimize göre bunlar MÖ
2300 civarlarında yapılmış ve Mezopotamya'nın Akad medeniyeti özelliklerini
taşıyan mühürler. Batı Anadolu'da böyle bir mühür koleksiyonu, böyle bir grup
bulunmadığını düşünüyoruz. Bir iki bulgu vardı ama 10 tanesi bir arada ve hepsi
de iyi kalitede, çok iyi korunmuş ve döneminin kültürünü tamamen yansıtan
mühürler.''
Buldukları eserlerin bölgenin seramik üretim potansiyeli ve teknolojik
başarısının yanı sıra uluslararası denilebilecek özellikte olduğunu anlatan
Bilgen, saray yapısının duvarlarında 10'ar santimetre kalınlıkta sıvalar
bulunmasının önemine işaret ederek, gelecek yıllarda yazılı eserler bulmayı ümit
ettiklerini sözlerine ekledi.
Kazı heyetinde görevli DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim
üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökhan Coşkun da önceki yıllarda yapılan kazılarda höyüğün
üzerindeki yerleşimin Roma dönemine ait olduğunu belirlediklerini hatırlattı.
Höyükte Roma dönemine ait sadece tapınağın temeli ve kutsal su kanalı
bulunduğunu, bu dönemin diğer yerleşiminin höyüğün eteklerinde yer aldığını
anlatan Yrd. Doç. Dr. Coşkun, şunları kaydetti:
''Bu yıl höyüğün eteğinde, güneybatı yamacında Roma dönemine ait yerleşimi
çıkarmaya başladık. Roma döneminde yerleşimin aşağı kesimlerde olduğunu, höyük
üzerinde bir kutsal alanın var olduğunu belirledik. Höyükteki diğer kutsal
mekanının, 4300 yıl öncesine ait Erken Tunç Çağı döneminde yapılmış tapınak
olduğunu tespit ettik. Burada Erken Tunç Çağı döneminde şehir plancılığı çok
düzgün yapılmış. Bir kerede planlanıp bir kerede inşa edildiğini, bu yerleşimin
bir yangınla sona erdiğini tespit ettik. Bunun yanında bu yıl içleri hububatla
dolu küpler bulduk. Önceki yıllarda DPÜ Biyoloji Bölümü'nde incelenen mercimek
tohumlarının üçünün canlı olarak kalabildiğini ve daha sonra yeşerttiklerini
kamuoyuna duyurmuştuk. Bu yıl çok fazla sayıda küpler içerisinde arpa, fiğ,
buğday, mercimek gibi çeşitli hububatlar bulduk. Bunlar da biyoloji
laboratuvarlarında incelenecek.''
Höyüğün altında 12 milyon kömür var
TKİ Genel Müdürlüğüne bağlı Seyitömer Linyitleri İşletmesi sınırları içinde
yer alan höyükteki kazı çalışmaları, altındaki 12 milyon ton kömürün ekonomiye
kazandırılması amacıyla 1989'da Eskişehir Müze Müdürlüğünce başlatıldı.
Afyonkarahisar Müze Müdürlüğünün 1990-1995 arasında yürüttüğü çalışmalar,
2006'dan itibaren DPÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümünce ele alındı.
TKİ Genel Müdürlüğü ve DPÜ Rektörlüğü arasında imzalanan protokol gereğince
her yıl 6'şar aylık dönemler halinde yürütülen kazı çalışmalarının tamamlanması
ve höyüğün kaldırılmasının ardından yaklaşık 500 milyon lira değerindeki linyit
kömürünün çıkarılmaya başlanması hedefleniyor.
Prof. Dr. Nejat Bilgen başkanlığında yaklaşık 250 işçi ve 50 öğretim
elemanının görev yaptığı höyükteki kazı çalışmalarının bu yılki bölümü, 10
Mayıs'ta başlayıp 10 Kasım'da sona erdi.