4 Ekim Dünya Konut Gününü Evsizler Sorunu İle Yüzleşecek Kentlerde Yaşamak
Birleşmiş Milletler kararı gereğince tüm dünyada ve
ülkemizde Ekim ayının ilk Pazartesi günü ‘Dünya Konut Günü’ ve
‘Dünya Habitat Günü’ olarak kutlanıyor. Dünya Konut Günü, tüm
insanlık için temel bir hak olan ‘yeterli ve sağlıklı’ barınma
hakkının devletler ve kentler düzeyinde karşılanması düşüncesinden
ortaya çıktı.
Her yıl farklı bir tema ile gerçekleştirilen ve bu
yıl 4 Ekim'e rastlayan 2010 yılı etkinliklerinin ‘Daha İyi Kent, Daha İyi Yaşam’
ana teması çerçevesinde yürütülmesinin nedeni, kolektif bir bakış açısıyla,
potansiyelini ve olanaklarını tüm kültürel, yaş ve gelir düzeyine ilişkin
eşitsizlikler ve uyumsuzlukları ortadan kaldırmayı amaçlayan donanımlara haiz,
sürdürülebilir kentlerin oluşturulmasına dikkat çekmek.
TMMOB
Şehir Plancıları Odası’nın konu ile ilgili yaptığı açıklama şöyle:
“TMMOB
Şehir Plancıları Odası olarak, Dünya Habitat Günü ana teması olan ‘Daha İyi
Kent, Daha İyi Yaşam’ çerçevesinde, kentlerimiz üzerinde adeta süreklilik
kazanmış yeni düzenlemelerle giderek artan rant ve talan baskısına bir kez daha
kamuoyunun dikkatini çekmekte yarar görüyoruz.
Birleşmiş Milletler
kararlarıyla da somutlaştırıldığı gibi kentler; bir arada yaşamak zorunda olan
insanların salt toprak üzerindeki faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları
paylaştıkları mekan parçaları olarak algılanamaz. Kentler aslında, geçmiş
kuşakların yapılı, yapısız aktarılabilir bilgilerinin ürünü ve birikimini
gelecek kuşaklara taşıyan, kırsal ve kentsel insan faaliyetlerinin tamamını
organize eden politikalarla oluşturulan yönetim biçimini bire bir mekâna
yansıtan ilişkiler bütünüdür. İşte bu nedenle BM dünyada giderek artmakta olan
eşitsizlik ve uyumsuzlukların mekânda en açık olarak görüldüğü kentlerin
sürdürülebilir olma koşulunun ‘tüm kültürel, yaş ve gelir düzeyine ilişkin
eşitsizlikler ve uyumsuzlukları ortadan kaldırmayı amaçlayan donanımlara haiz
olunması’ yoluyla aşılabilir olduğu gerçeğine dikkat çekmeyi bu yılın ana teması
haline getirmiştir.
Son yıllarda yoğunlaşan yasal düzenlemeler ve
‘kentsel dönüşüm projeleri’ ile yaşam alanları ellerinden alınıp, TOKİ evleri
için borçlandırılan ve gelir eşitsizliği kıskancında sağlıksız, tekdüze konut
alanlarına atılan ve borçlarını ödeyemeyen kent yoksulları, bu güne kadar
ülkemiz sorunları arasında sayılmayan ‘evsizler’ sorununu hükümetin kentleşme
politikasının sonucu olarak gündemimize sokmuş durumdadır.
Gecekonduluları ‘kentin çirkinliği’ olarak tanımlayıp tasfiyesine
yönelen irade, yasa dışı yollarla orman alanlarının, hazine arsa ve arazilerinin
villa tipi, havuzlu ‘lüks gecekondular’ tarafından talanını yasallaştıran
düzenlemeleri, torba kanunlar arasında saklayarak hayata geçirmektedir.
Diğer yandan, BM tarafından ‘İnsanlığın Ortak Mirası’ olarak
tanımlanmış kültürel ve doğal değerlerimiz rant ve talan düzeni içinde son
yıllarda inanılmaz derecede artan bir hızla yok edilmektedir. ‘Daha İyi Kent,
Daha İyi Yaşam’ konuşmamız gereken bugünlerde ülke gündeminde yer alan konular
ise ne yazık ki Hasankeyf, Allianoi, Atatürk Orman Çiftliği ve 3. Köprü
güzergâhında katledilecek İstanbul'un akciğerleri gibi, örneklenmesi olanaksız
sayıdaki kamu yararına, şehircilik bilimine aykırı
uygulamalardır.
Geri planında verilecek tekil ihaleler yatan yeni
yasal düzenlemeler, BM tarafından öngörülen ‘tüm kültürel, yaş ve gelir düzeyine
ilişkin eşitsizlikler ve uyumsuzlukları’ ortadan kaldırmayı değil, yoksulluğu
daha da arttırmak pahasına yeni zenginler yaratma, yandaş sermaye için yeni bir
yatırım alanının kapısını açmayı hedeflemekte, yoksulluğun aşılması için gerekli
tedbirlerin geliştirilmesi yerine, sadaka kültürünü daha da kökleştirerek, kent
yoksullarının köleleştirilmesine yönelmektedir.
TMMOB Şehir
Plancıları Odası olarak, Birleşmiş Milletlerin bu yıl tanımlamış olduğu ‘Daha
İyi Kent, Daha İyi Yaşam’ ana teması çerçevesinde, çok yakın zamanda ve çok acı
örneklerle yaşanacak olan, en temel insan hakkı olan ‘barınma’ hakkından yoksun
kalacak ve giderek yoksullaşmakta olan kitlelerin sorunlarına kamuoyunun
dikkatini çekmeyi mesleki sorumluluğumuz olarak görmekteyiz.
‘Daha
İyi Kent, Daha İyi Yaşam’ gereklerini tartışmak yerine, ne yazıktır ki ülkemizde
sadece küçük bir mutlu azınlığın doymak bilmez rant ve talan tutkusuyla mevcut
eşitsizlik ve uyumsuzlukları daha da arttırmaya yönelik bir gidişin içinde
olmanın derin üzüntüsünü kamuoyuyla paylaşıyor, saygılarımızı
sunuyoruz”.