350 Hareketini Görmeyen Var mı?



Bazı konulara karşı bazen fazla duyarlılık gösteriyorum. Yaşadığım apartmanın ve sitenin içinde bulunduğu duruma daha fazla dayanamayarak önce apartmanın yöneticisi oldum. sonra da site yönetimine katıldım. Bahçe işleri, yaya kaldırımları, otoparkın durumu derken bir sürü iş üzerime kaldı. Geçen hafta 36 apartman sakiniyle bir toplantı yaptım. Herkesin şikâyeti vardı. Kimi üst kattaki komşusundan, kimi bahçeye izmarit atanlardan kimi de sitenin önüne yapılan kazıdan dert yanıyordu. Şikayetleri dinledikten sonra şu sordum: 'Rahatsız olduğunuz konuyla ilgili ne yaptınız, nereye başvurdunuz?' Tısss... Kimseden ses yok.

Yeşil Hafiye'nin apartman maceraları da nereden çıktı diyenler için anlatıyorum. Bu mesele biraz 'Her şeyi devletten bekleme' olayına benziyor. Herkes, bir mücadeleye girişmeden sorunun kendiliğinden çözülmesini bekliyor. Halbuki sorunların çoğu bireysel değil, ortak mesele. Eyleme geçen insanların sayısı ise çok az. Tıpkı dünyada küresel ısınma için harekete geçen '350 Hareketi' gibi. Dünyadaki iklim değişikliğini, ormanların yok oluşunu, denizlerin kirlenmesini kendine dert edinen insanların bir araya geldiği '350 hareketi' 10 Ekim pazar günü dünyanın dört bir yanında seslerini duyurmaya çalıştı.

350 Hareketi, atmosferde küresel ısınmaya neden olan karbondioksit miktarının milyonda 350 parçacık (ppm) olması gerektiğini savunan insanların oluşturduğu tüm dünyada yaygın bir ağ. Bu rakamı belirleyen uzmanlar yaşanabilir bir dünya için 350 oranını sınır olarak belirliyor. Şu anda bu oran milyonda 392 parçacık. Yani uzmanların belirlediği limitin çok üzerinde. www.350.org internet sitesinden birbirleriyle iletişim kuran çok sayıda sivil toplum örgütü, meslek odaları, siyasi partiler gibi gruplar yapacakları eylemleri buradan bildiriyor. '10.10.10 Global Work Party' sloganıyla geçen pazar harekete geçen 350.org'a katılanlar dünyada 188 ülkede 7 bin 347 eyleme imza attı.

Ve eylem sayısı her ne kadar fazla görünse de bence yeterli değil. Belki de dünyanın en önemli meselesi iklim değişiklikleri. Sonuçlarını herkes görmeye başladı bile. Daha sıcak yazlar, daha soğuk kışlar, ani yağışlar, kuruyan su kaynakları, eriyen buzlar... Bu nedenle iklimi değişikliğine çare olarak öne sürülen 'ülkelerin sera gazı salımlarını düşürmesi' konusunda karar verici olan bürokratları harekete geçirmek için daha güçlü ve yüksek bir sese ihtiyacı var.

Eylemler Türkiye'de de oldu. En büyüğü de İstanbul'da gerçekleşti. İstiklal Caddesi'ne toplanan yüzlerce kişi şarkılı - sözlü, bol sloganlı bir yürüyüş gerçekleştirdi. Ellerindeki pankartlarla seslerini duyurmaya çalıştı. İzmir, Sinop, Ankara, Yalova gibi başka illerde de eylemler düzenlendi. Ancak Türkiye'de çok sayıda sivil toplum örgütü olmasına rağmen eylemlere destek verenlerin oranı çok azdı. 350 Hareketi'nin eylemlerini yine göreceğiz. Eminim ki 350.org'un sesi sonraki eylemlerde daha fazla yükselecek ve bir bir gün mutlaka siyasetçiler bu sese kulak vermek zorunda kalacaklar.

Türkiye çok sayıda çevre ile ilgili olay meydana geliyor. Bazılarına değinmeden geçemeyeceğim.

İstanbul'a Sadakat

Geçen haftaki etkinlikleri en önemlisi Atlas Dergisi ve S.O.S girişiminin düzenlediği 'İstanbul'a Sadakat' buluşmalarıydı. Cumartesi ve Pazar iki gün yapılan etkinliklerde ilk gün Mimar Sinan Üniversitesi'nde UNESCO Dünya Miras listesinden çıkarılma tehlikesi bulunan İstanbul masaya yatırıldı. Yağmalanan tarihi yarımada, yıkılan ahşap evler, sökülün asırlık Arnavut kaldırımları ve daha birçok konu tartışıldı. İkinci gün ise Zeyrek, Balat, Süleymaniye gibi bazı önemli noktalara geziler düzenlendi.

Enerjimizi nasıl kullanıyoruz?

Heinrich Böll Stiftung Derneği'nin desteğiyle 'Türkiye'de Enerji Verimliliği'nin Durumu ve Yerel Yönetimlerin Rolü' adında bir rapor yayımlandı. Hafta başında açıklanan rapor Türkiye'de enerji verimliliği konusunda hangi noktada olduğumuz, enerji ithalat miktarı, üretimin enerji çeşitlerine göre dağılımı, enerji tüketiminde sektörlerin oranı, hangi sektörlerden ne kadar enerji tasarrufu sağlanabileceği gibi çok sayıda önemli bilgi yer alıyor. Raporu, Temiz Enerji Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve Makine Mühendisleri Odası Enerji Danışmanı gibi pek çok kuruluşta görev yapan Tülin Şahin ile Marmara Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Halil Ünlü hazırladı. Rapordaki bilgilerden bir örnek, 'Türkiye'de inşaat sektöründe yüzde 35, endüstride yüzde 15, ulaşım ise yüzde 15 oranında tasarruf sağlamak mümkün.' Bu tasarruf sağlandığında belki de yeni termik santralle, nükleer bir santrale, hatta hidroelektrik santrallere bile gerek olmayabilir.