İnşaat Malzemesi
Sanayicileri Derneği (İMSAD) tarafından 'Küresel Rekabet ve
Sürdürülebilirlik' temasıyla bu yıl üçüncüsü düzenlenen
Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi, dün (23 Kasım Çarşamba)
Four Seasons Hotel İstanbul Bosphorus’da gerçekleştirildi. Zirve kapsamında,
'Sürdürülebilir Bir Geleceğe Doğru İnşaat Sanayisi' ve 'Megapol İstanbul'un
Geleceği' başlıkları altında iki özel sunum gerçekleştirilirken; ayrıca '2023'e
Doğru Gelecek Vizyonu', 'Türk İnşaat Sektörünün Küresel Rekabet Gücü',
'Sürdürülebilirlik' başlıkları altında paylaşımlarda bulunuldu.
Ortak deklarasyon imzalandı
Zirvede, İMSAD'ın yürüttüğü EUbuild Projesi kapsamında
gerçekleştirilen çalıştay sonucunda hazırlanan 'Binalarda Enerji
Verimliliği için Hükümetlerin İtici Gücüyle Hareket Zamanı' başlıklı
deklarasyon da, İMSAD ve Balkan ülkeleri temsilcileri tarafından törenle
imzalandı. Deklarasyonda, ortak terminoloji, gelişmelerin takibi, geleceğe dönük
planlar, destekler, finansal yöntemler, tüketicinin farkındalığı, krizden çıkış
yolu gibi aksiyonların gerçekleştirilmesi ve koordinasyonu için, mevcut yapılar
dışında, konunun güçlü bir sahibi bulunması, bağımsız, güçlü ve etkin bir Enerji
Ajansı/Enerji Verimliliği Merkezi kurulması öneriliyor. Deklarasyona imza
atanlar, İMSAD, Arnavutluk AB Enerji Verimliliği Merkezi (EEC), Bosna Hersek
Saraybosna Kantonu Ekonomi Odası (CESC), Makedonya Enerji Verimliliği Merkezi
(MACEF), Karadağ İşverenler Federasyonu (MEF) ve Sırbistan Belgrad Ticaret
Odası'ndan (BCC) oluşuyor.
Bakan Çağlayan'dan video mesaj
Zirveye, gönderdiği video mesajla katılan Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan, Türkiye'nin temel yapı malzemeleri üretimi ve ihracatında
dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer aldığını anımsattı. 200'den fazla alt
sektörü harekete geçirme özelliği ile inşaat sektörünün lokomotif bir sektör
olduğuna işaret eden Çağlayan, ''Büyük istihdam yaratma özelliği ile baktığımız
zaman da bu sektör 'sünger' sektör olarak kabul edilmektedir'' dedi. İnşaat
malzemesi sektöründe faaliyet gösteren toplam 6 bin 500 firmanın, 250 binin
üzerinde çalışanı istihdam ettiğini ifade eden Çağlayan, inşaat ve inşaat
malzemesine ilişkin sektörlerin de 1 milyon 700 bin kişiye, hatta zaman zaman 2
milyon kişiye istihdam sağladığını vurguladı.
Çağlayan, sektörün sürekli gelişme dinamizmi yaşadığını, inşaat malzemesi
sektörünün ihracatının 2002 yılından bu yana 4 katı artarak 2010 yılında 16,5
milyar dolara ulaştığını belirtti. Zafer Çağlayan, ''2011 yılındaki inşaat
malzemesi ihracatının 2010 yılı ile mukayese ettiğimizde önemli miktarda
artmasını bekliyorum. 2010 yılının ilk 9 ayında 12 milyar dolarlık inşaat
malzemesi ihracatı yapılmışken, bu yıl aynı dönemde ihracatımız yüzde 23 artışla
14,8 milyar dolara çıkmıştır'' dedi.
En önemli ihracat pazarlarına baktıklarında Irak'ın başta geldiğini, Birleşik
Arap Emirlikleri, Almanya, İngiltere, İsrail, Rusya Federasyonu, Türkmenistan,
ABD, Suudi Arabistan ve Libya'nın da önemli ihracat pazarları olduğunu anlatan
Çağlayan, Türkiye'nin bugün inşaat malzemeleri konusunda bölgesinin üretim üssü
konumunda bulunduğuna işaret etti. Çağlayan, ilerleyen dönemde bu konumu daha da
ileriye taşıyarak dünya liderliğine ulaşmak için önceliğin her şart altında
kaliteden taviz vermemek olduğunu vurguladı.
Bugün rekabetin dünden daha zor olduğunu, yarın bugünden daha fazla
zorlaşacağını vurgulayan Çağlayan, bu dönemde hızlı davranılmasının önemine
dikkat çekti. Yaşanan küresel krizin dünyadaki ezberleri bozduğunu, insanların,
iş adamlarının, siyasetin davranış biçimlerinin yeniden şekillendiğini, iş yapma
biçimlerinin değiştiğini anlatan Çağlayan, ''Bu kadar değişiklik ister istemez
balıkların bile değişimine sebebiyet vermiştir. Bu krizler balıkların bile bir
yerde huyunu değiştirmiştir. Bugün artık eskiden olduğu gibi büyük balık küçük
balığı yutmuyor, artık bundan böyle hızlı balık yavaş balığı yutacak. Hızlı
olmanın bu rekabette sizin için önemini bir kez daha belirtmek adına tüm bunları
ifade ediyorum'' dedi.
GYODER Başkanı Gökkaya: Çevre dostu konut projelerinin yaygınlaşması
için devlet desteği de uygulanmalı
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı
Işık Gökkaya, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada,
gayrimenkul sektöründe 2004'ten beri gelişen daha kurumsallaşmış, dana bilinçli
bir sektör olduğunu çok rahat görebildiklerini ifade ederek, GYODER olarak
yaptıkları çalışmalarda da sektörün çok sağlıklı büyüdüğünü gördüklerini
belirtti. Türkiye'de kentleşme sürecinin diğer ülkelerden çok daha hızlı
olduğuna işaret eden Gökkaya, bu gelişme düzensiz ve plansız yapıldığı için
kentleşmede çarpık yapılaşma ortaya çıktığını anlattı. Gökkaya, bugün itibariyle
18 milyon konut stokunun yüzde 45'inin yaşam standartlarına uygun olmadığını ve
depreme dayanıklı olmadığını ifade etti.
Hızlı kentleşmenin beraberinde sadece çarpık yapılaşma değil hava kirliliği,
yeşil alan yetersizliği ve su kirliliği gibi çevresel problemleri de beraberinde
getirdiğini anlatan Gökkaya, ''Planlı ve düzenli yapıldığı takdirde kentleşme de
ülkelere çok büyük önemli rant sağlayacaktır. Kentleşmesi devam eden ve bu
konuda hızlı şekilde planlama yapan ülkelerin hem ekonomilerinde hem de enerji
alanlarında çok büyük tasarruflar görülmektedir'' dedi.
1999 Marmara depreminden sonra inşaat
sektöründe köklü bir dönüşüm başladığını söyleyen Gökkaya, kentsel dönüşümü bir
an önce faaliyete geçirmek gerektiğini belirterek, ''Kentsel dönüşümle birlikte
sürdürülebilir, yeşil alan dengesi kurulmuş, ulaşım alt yapısı oluşturulmuş,
ekolojik mimari tasarımı yapılmış, enerji tasarrufu sağlayan, karbondioksit
salınımını azaltan, ekonomik ve sosyal açılardan dengeli ve sağlıklı kentler
oluşturmak hedef olmalıdır'' diye konuştu. Gökkaya, şehirlerin ruhunu ve
kültürünü korunarak, çevre bilincinin ön planda olduğu kentler oluşturmanın,
gayrimenkul sektörünün önemli hedeflerinden biri olması gerektiğini kaydetti.
Çevreye önemli katkılarda bulunan ve hatta kendi enerjisini üreten yeşil
binalar bu durumda büyük önem teşkil ettiğini ifade eden Gökkaya, sürdürülebilir
kentler ve metropoller için yaşam kalitesini yükselten yeşil binaların artması
gerektiğini söyledi. Gökkaya, ''Çevre dostu konut projelerinin yaygınlaşması
için devlet desteği de uygulanmalı ve bu tür projeler teşvik edilmelidir' dedi.
Marka şehir oluşturmak
Kentlerin gelişimini sağlayacak
unsurlardan bir diğerinin de marka şehir oluşturmak olduğuna işaret eden
Gökkaya, ''Günümüzde artık sadece ürünler değil, kentler de markalanmaktadır.
Örneğin, New York enerji kenti, Paris romantizmin kenti, Milano tasarım, Londra
kültürel canlılık, Rio ise eğlence şehridir. Bu çerçevede, markalaşma için
kentsel restorasyon, altyapı, fiziksel düzenlemeler, tanıtım ve eğitim gibi
çalışmaların yapılması önem arz etmektedir. Marka kent projelerinin başarıyla
hayata geçirilmesi bu kentlerin sosyo-ekonomik gelişmesine hızlandırıcı bir etki
sağlayacaktır'' şeklinde konuştu. Işık Gökkaya, kentsel dönüşüm ile
altyapı, ulaşım ve çevresel sorunların çözüme kavuştuğu, enerji tasarruflu
binaların ön planda olduğu, yeşil alanlara ağırlık verilmiş sürdürülebilir
şehirlerin meydana getirilmesinin öncelik verilmesi gereken konuların başında
yer aldığını kaydetti.
''Sektör bu yıl
20 milyar dolar ihracat yapacak''
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkan Vekili
Tahsin Öztiryaki de bu yıl 20 milyar dolar ihracat yapacak olan
inşaat malzemesi sektörünün, Türkiye'nin en önemli sektörlerinin başında
geldiğini belirtti. Türkiye'nin dünyada yaptığı inşaatlarla 200 milyar
doları yakalamayı hedeflediğini, şu anda bu rakamın 50 milyar dolar seviyesinde
olduğunu anlatan Öztiryaki, ''Türkiye en çok inşaatı bu yıl Türkmenistan'a
yapıyor ama en çok inşaat malzemesini Irak'a ihraç ediyor'' dedi. TİM olarak
Türk inşaat malzemecilerini dünyanın her yerinde anlatmaya çalıştıklarını
söyleyen Öztiryaki, önümüzdeki günlerde Cezayir ve Suudi Arabistan'a
gideceklerini söyledi.
Avrupa Birliği Bakanlığı
Müsteşarı Ve Büyükelçi Haluk Ilıcak ise ''Binaların depreme hazırlıklı inşa
edilmesi konusunda ülke olarak hala eksikliklerimiz bulunduğunun bilincindeyiz
ve gerekli adımları ciddi olarak atmaya çalışıyoruz'' dedi. 2005'te başlatılan
AB tam üyelik müzakerelerinin bugün bazı ülkelerin yaptığı engellemeler
nedeniyle durgunluk içine girdiğine de işaret eden Ilıcak, ancak bu durgunluğun
Türkiye'nin reform sürecini etkilemediğini, AB müktesebatına uyumun Türkiye için
itici güç olduğunu vurguladı. Ilıcak, AB'nin içinde bulunduğu sorunun AB'nin
kendi reçetesini kendisinin uygulamamasından kaynaklandığını söyledi.
Hüseyin Bilmaç: Devam eden küresel krizle başa çıkmanın bir yolu da
binalarda enerji verimliliği
İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) Başkanı
Hüseyin Bilmaç ise, küresel kriz dalgasının dünya ekonomisini
vurmaya devam ettiğini, bugün ekonomik krizle boğuşan ülkelerin bu krizle başa
çıkabilmelerinin bir yolu olarak binalarda enerji verimliliği ile ilgili
atacakları adımların öne çıktığını söyledi. Küresel rekabette ülkelerin ayakta
durma mücadelesiyle küresel iklim değişikliği ve enerji verimliliği başlıkları
arasında ''trade-off'' yaşanan bir süreçten geçildiğini ifade eden Bilmaç,
aralarında Türkiye'nin bulunduğu önde gelen gelişmekte olan ülkelerin, enerji
verimliliği, inovasyon, yaşam standartlarının iyileştirilmesi ve özel sektör
yatırımlarının sürdürülebilirliği konusunda adımlar atılması gerektiğini
kaydetti. Bilmaç, ''Türkiye gibi enerjide dışa bağımlı ülkelerin küresel
rekabette etkinliğini artıracak inşaat malzemeleri ve yeni inşaat teknolojileri,
Türkiye'nin öncelik vermesi gereken hususlar olarak dikkat çekiyor'' dedi.
İnşaat sektörünün, 30 alt sektör ve 135 ürün
grubunu kapsayan bir yapıya sahip olması, yaklaşık 1,3 milyon kişilik çalışan
sayısıyla önemli bir istihdam alanı yaratması ve pek çok alt sektörde ''net
ihracatçı'' konumuyla ve yaptığı ithalatın iki katı ihracat yapmasıyla özelikle
kriz döneminde cari açığın kapatılmasına büyük katkıda bulunduğuna dikkati çeken
Bilmaç, şunları kaydetti:
''Ülkemizde nihai
tüketilen enerjinin yaklaşık yüzde 35'i binalarda kullanılıyor. 2010 yılında
binalarda 12,8 milyar dolarlık enerji tüketimi kaydedildi. Oysa enerji
tüketiminde yüzde 50'nin üzerinde sağlanabilecek bir verimlilik, bu faturanın en
az yarı yarıya azalması anlamına geliyor. Bunun ithal edilen enerjiden
kesileceği düşünüldüğünde, böyle bir tasarruf, cari işlemler açığının en az 7
milyar dolara yakın azalması anlamına gelecektir. 7 milyar dolarlık tasarruf da
cari işlemler açığında yüzde 15'lik gerileme sağlayacaktır.''