TÜBİTAK-MAM Yer ve Deniz Bilimleri Araştırma Enstitüsü:
"24 saat deprem nöbeti"
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'ne bağlı Yer ve Deniz Bilimleri Araştırma Enstitüsü (YDBAE), deprem için 24 saat nöbette.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Ankara'daki Deprem Araştırma'yla birlikte, Türkiye'de depremle ilgili araştırmaları yürüten YDBAE, Marmara ve Doğu Akdeniz bölgesindeki iki büyük fay hattının belli bölgelerinde yoğunlaşan çalışmalarıyla depremi izlemeye devam ediyor.
Enstitü, özellikle Marmara Denizi içinde aktivitenin zaman içindeki değişimini kurduğu sismolojik ağlar üzerinden yoğun olarak izliyor. Yine Doğu Akdeniz'de Doğu Anadolu fayının en güneydeki kolu bu şekilde izleniyor.
Enstitü'nün şu anda çalışan 56 tane kayıtçısının 36'sı, laboratuarlarında her şeyiyle kendi yaptığı cihazlar. Bu cihazlarla o bölgenin sismik aktivitesi denilen depremselliği inceleniyor. Enstitü'nün depremi, AR-GE'sini kendi geliştirdiği ve kendi ürettiği kayıtçılarla izlemesi özellikle önemli. Bu sayede hem güncel teknoloji kullanılıyor hem de bir bölgeyi izlemek için gereken en az 450 bin dolarlık bir maliyet minimuma indirilmiş oluyor. Kayıtçılar, Enstitü'ye bir yılda ne kadar sıklıkla, hangi büyüklükte deprem olduğunu duyuruyor. Bu bilgi o bölgedeki büyük binaların, dev viyadüklerin, barajların, büyük hastanelerin vb. yapımında zemin emniyet katsayısı denilen katsayının belirlenmesi için gereken risk parametrelerini ortaya koyuyor.
Gölcük depreminin Avcılar üzerindeki etkisine benzer bir şekilde, kimi bölgeler depremin merkezine uzak olmasına rağmen, daha yakın yerlere göre daha fazla etkilenebiliyor. Bunun nedeni, kimi yerlerin, zeminin büyütme etkisine sahip olması. Yani kimi zeminler gelen deprem dalgalarını olduğundan çok daha büyüten bir özellik gösteriyor. Enstitü'nün bir diğer çalışma alanı, bu tür zeminlerin belirlenmesi ve valiliklerle, belediyelerle koordineli bir biçimde kimi tedbirlerin geliştirilmesi.
Kentlerin yerleşim birimlerinde yapılan zemin çalışmalarıyla, o bölgenin yaklaşık olarak ne kadar deprem üretebileceği, büyütme etkisine sahip olup olmadığı araştırılıyor. Binaların envanterinin çıkarılması, sanayi tesislerinin yerlerinin değiştirilmesi ya da güçlendirilmeleri gibi önlemlerin alınabilmesi için, bu bilgilere ihtiyaç var. Bu alanda kaynaklar yetersiz olsa bile, Enstitü'nün yürüttüğü çalışmalar, en azından kriz masası lojistik destek birimlerinin bu "hassas" bölgelere yakın kurulması için bir uyarı niteliği taşıyor. YDBAE bu çalışmayı Türkiye genelinde yapabilecek bilgi birikimine ve aletsel donanıma sahip.
Enstitü'de yürütülen çalışmalar, uzun soluklu bir karaktere sahip. Toplanan veriler bilgisayar ortamında bir araya getiriliyor. Zaman içinde deprem hakkında bilgi dağarcığı geliştikçe bu verilere geri dönerek birşeyler söylenebiliyor.
Deprem konusundaki bilgileri zenginleştirmeye, tüm parametreleri incelemeye dönük yeni ve öncü çalışmalar da, Enstitü'nün sürekli gündeminde. Kaynak sularındaki kimyasal değişimlerden ve toprak radon gazı hareketi değişimlerinden yola çıkarak yapılan çalışma, bunlardan bir tanesi. Kaynak sularındaki kimyasal değişimlerle ilgili bilgiyi modem kanalıyla merkeze ileten bir sistem kurulmuş durumda. AR-GE'si yine önemli ölçüde Enstitü tarafından geliştirilen bu çalışmada, kaynak sularında bir sapma görüldüğünde, o sapma inceleniyor ve depremle ilgili boyutuyla yorumlanıyor. Depremlerin mekanizmaları ve oluş biçimleri çok farklı olduğu için dünyadaki diğer çalışmalar haberci niteliğinde örnek teşkil edemiyor. Elde henüz bir şablon yok ama YDBAE'nin çalışmalarıyla yeni yeni oluşuyor.
TÜBİTAK-MAM'a bağlı YDBAE, çok disiplinli bir yaklaşımla ve her noktadan; yerden, yeraltından, denizden, kaynak sularından ve havadan, depremi sürekli izliyor.