Deloitte Türkiye 2012 yılı birleşme ve satın almalar raporu, Deloitte Türkiye Birleşme ve Satın Alma Hizmetleri Lideri Mehmet Sami ve Kurumsal Finansman Ortağı Başak Vardar'ın katılımıyla gerçekleştirilen basın toplantısıyla açıklandı.
Başak Vardar, birleşme ve satın almaların son dönemde iş dünyasının gündemindeki bir konu olduğunu belirterek, Türkiye'nin dünyada süre gelen sıkıntılara ve yavaşlayan büyüme hızına rağmen birleşme ve satın almalar anlamında yine kayda değer bir yılı geride bıraktığını söyledi.
Birleşme ve satın almaların kriz öncesi seviyelerine dönerek kriz sonrası dönemdeki en yüksek değerine ulaştığını ve adet olarak da yeni bir rekor kırıldığını ifade eden Vardar, ''2012 yılında 259 adet işlem gerçekleşirken, toplam işlem hacmi yaklaşık 28 milyar dolar oldu. Böylece işlem adedi yeni bir rekor daha kırarken, işlem hacmi kriz sonrası dönemde zirve yaptı'' dedi. Dünyanın hemen her yerinden yatırımcıların ilgisinin üst seviyede olduğunu belirten Vardar, 2010 ve 2011'deki çarpıcı büyüme oranlarının etkisiyle, yatırımcıların Türk şirketlerine ilgilerini artırarak devam ettirdiğini kaydetti.
Bu yılın işlem hacmi üzerinde belirleyici bir etken daha olduğunu aktaran Vardar, ''Özellikle yılın son günlerinde gündeme gelen özelleştirme ihaleleri yaklaşık 12 milyar dolarlık bir işlem hacmi yaratarak toplam işlem hacminin yüzde 43'ünü oluşturdu. Özelleştirmeler belirleyiciydi'' dedi. 2007 ve 2008 yıllarındaki birleşme ve satın almalardan sonra kriz zamanında 2009 yılında hem işlem adedi hem de işlem hacminde ciddi bir düşüş olduğunu ve sonra tekrar bir toparlanma dönemine girildiğini belirten Vardar, 2012 yılının tarihsel olarak işlem adedinde bir zirve yılı ve kriz sonrası dönemde de işlem hacminde de bir zirve yılı olduğunu söyledi.
Özelleştirmeler 2012'deki işlem hacmi üzerinde belirleyici rol oynadı
Özelleştirmelerin 2012 yılındaki işlem hacmi üzerinde belirleyici rol oynadığına dikkati çeken Vardar, 2012 yılında gerçekleştirilen özelleştirme ihalelerinde yaklaşık 12 milyar dolarlık bir işlem hacmi oluştuğunu, bunun da toplam işlem hacminin yüzde 43'üne karşılık geldiğini söyledi. Özelleştirme İdaresi'nin ihalelerinin dışından TMSF'nin 4 adet satış gerçekleştirdiğini burada da 300 milyon doların üzerinde bir işlem hacmi gerçekleştiğini söyleyen Vardar, şunları ifade etti:
''Köprü ve otoyollar özelleştirilmesi 5,7 milyar dolarlık işlem hacmi ile yıllık işlem hacminin yüzde 20'sini oluşturdu. Hem yılın en büyük işlemi oldu. Hem de Türkiye'de tarihsel olarak Türk Telekom'dan sonra en büyük çaplı özelleştirme işlemi oldu".
İlk olarak 2010'da ihaleye çıkan ancak devri gerçekleştirilemeyen; ama 2012'de tekrar ihale süreci başlatılan elektrik dağıtım bölgelerinin de gündemde olduğunu hatırlatan Vardar, yaklaşık yarıya yarıya bir değerle ihale edilmesine rağmen 3 bölgede toplam 3,7 milyar dolarlık bir ihale bedeli yakalandığını ve bunun da özelleştirme hacmine önemli bir katkı yaptığını söyledi.
Vardar, özelleştirme ihalelerinde öne çıkan önemli bir hususun Türk yatırımcıların ön planda olduğunu belirterek, Türk grupların özelleştirme işlemlerini domine ettiklerini ifade etti. Yerli ve yabancı yatırımcıların pazarı hemen hemen eşit olarak paylaştığını söyleyen Vardar, şunları kaydetti:
''Toplam 259 işlemin 140 tanesinde yaklaşık 15 milyar dolarlık işlem hacmi oluşturdu yerli yatırımcılar. Geri kalan 13 milyar dolarlık işlem hacmini ise yabancı yatırımcılar gerçekleştirdi. Türk yatırımcıların ön planda olduğu özelleştirme işlemleri dışarıda tutulursa geri kalan özel sektör işlemlerinde yabancı yatırımcıların payının yüzde 45'lerden yüzde 80'lere çıktığı görüldü. Özel sektördeki işlemlerde yabancı yatırımcılar yine ön plandaydı. Avrupalı ve Amerikalı yatırımcılar en aktif yabancı yatırımcılar olarak öne çıktı. Orta Doğu ve Uzak Doğu menşeili yatırımcıların ise yatırımları ise yine limitli kaldı. Avrupalı yatırımcılar arasında ise İngiltere ve Fransa işlem adedi olarak en fazla sayıda işlemi gerçekleştirdi. İşlem hacminin çoğunluğu ise Rusya, İngiltere, Amerika, Fransa ve Almanya'dan geldi.''Geçen yıl tüm yatırımcıların ilgi odağı olan sektörlerin olduğunu belirten Vardar, şunları söyledi:
''Üretim, e-ticaret, perakende, gıda, içecek her zamanki gibi ön planda idi. Yabancı yatırımcılar özellikle hizmet, finansal hizmetler ve medya sektörlerine ilgi gösterdi. Türk yatırımcılar ise daha çok enerji, tarım ve hayvancılık, restoran işletmeciliği, internet ve mobil hizmetler gibi sektörlerde ön plandaydı'' dedi.
Özel sermaye fonları rekor seviyede işlem gerçekleştirdi
2012 yılında 259 işlemin 57'sini gerçekleştiren özel sermaye fonlarının, Türkiye'de birleşme ve satın almalar piyasasının önemli aktörlerinden olduğunu kaydeden Vardar, şunları ifade etti:
''Finansal yatırımcı işlemleri toplam işlem hacminin yüzde 6'sını oluşturdu. Bu oran, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde yatırım fonlarının ve girişim sermayesi şirketlerinin yatırımlarını çekmek için hala büyük bir potansiyeli olduğuna işaret ediyor. Özel sermaye fonları ağırlıklı olarak e-ticaret, üretim, perakende ve hizmet sektörlerine ilgi gösterirken çıkış işlemleri de devam etti. Özel sermaye fonu işlemlerinde gözlemlenen bir diğer husus da kararlı bir yatırım stratejisi ile faaliyet gösteren ve düzenli olarak her yıl yatırım yapan fonların sayısındaki artış oldu.''
Küçük ve orta ölçekli şirketler pazarındaki hareketin, satın alma ortamının genel resminde belirleyici olduğuna dikkati çeken Vardar, şunları aktardı:
''İşlem sayısının yüzde 83'ünü oluşturan 50 milyon doların altındaki işlem büyüklüğüne sahip 214 işlem, toplam işlem hacminin yalnızca yüzde 9'unu oluşturdu. Bu demek oluyor ki Türkiye'de birleşme ve satın almalar tabana yayıldı. Ortalama İşlem hacmi yaklaşık 108 milyon dolar olurken, en büyük on işlem dışında kalan işlemlerde ortalama büyüklük yaklaşık 28 milyon dolar olarak gerçekleşti.''
2013 öngörüleri
Deloitte Türkiye Birleşme ve Satın Alma Hizmetleri Lideri Mehmet Sami de birleşme ve satın alma işlemlerin milli gelire oranına ilişkin olarak şunları söyledi:
''Türkiye'yi diğer ülkelerle kıyasladığınızda, bu yabancı işlemlerin veya şirket evliliklerini milli gelire oranına bakılması lazım. Zannedersem 2012 için konsensüs, yani ortak görüş 800 milyar dolarlık bir milli gelirden bahsediyoruz. Rakamı böldüğünüzde yaklaşık yüzde 3,5 gibi bir oran çıkar. Biz Türkiye'de her zaman kendimizi iyi para çekmiş Orta Avrupa ülkeleri ile kıyaslardık. Bu ülkelerde sistematik olarak yüzde 2,5 ile 4 arasında her yıl yabancı sermaye çekmiş ülkeler, nedir bunlar- Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi. Türkiye, 2012 yılında yüzde 3,5'a geldi ve bu çok önemli bir rakamdır. Bundan sonraki süreçte bu yüzde 3,5 tutturup tutturamayacağımız önemli olacak.''
Cari açığın finansmanı konusunda da değinen Sami, ''Biz giderek daha fazla cari açığımızı, direk sermaye yatırımları ile karşılayabiliyoruz. 2012 yılı da bunun için önemli bir yıl oldu'' dedi. Sami, Türkiye'de 2013 yılına ilişkin birleşme ve satın alma öngörülerine ilişkin olarak da şunları söyledi:
''2013 yılında yeni ortak ve mali kaynak bulmak için uygun ortam olacak. 2013 yılında perakende, hizmet, eğlence, üretim, gıda, finansal hizmetler ve altyapı sektörlerinin en aktif sektörler olacağı tahmin ediliyor. Ayrıca Türk şirketlerinin yurtiçi ve yurtdışı satın alma faaliyetlerinde artış öngörülüyor.''