‘Avrupa Kültür Başkenti’ ilan edilen
İstanbul’u uluslararası seyahat pazarına daha etkin sunmak için
hazırlanan etkinlikler 2010’da “sahne” alacak. Ancak, Kültür Başkenti
Yürütme Kurulu’nun başkanı kıdemli bir gazeteci olmasına karşın 2010’da
sergilenecek etkinlikler arasında Türkiye’nin “basın ve yayın
başkenti” İstanbul’un 300 yıllık bu birikimini görünür kılacak, Babıâli
basın tarihiyle doğrudan ilgili bir etkinlik başlığı henüz göremedim.
İletişim Müzesi
Üstelik 2010, Türkçe fikir gazeteciliğinin başlangıcı kabul edilen
Tercüman-ı Ahval’in yayınının da 150. yılı! Bu durum, 2010’da
İstanbul’a en çok turisti getirme politikalarının bir sonucu mu yoksa unutkanlık
mı emin değilim. Yine de henüz vakit varken “basın ve yayın başkenti İstanbul”un
bu alandaki mirasını 2010’da kısmen görünür kılacak “Türkiye Açık Alan
İletişim Müzesi” önerimi paylaşmak istiyorum: Tarihi Yarımada’daki 300
yıllık matbaa, gazete, dergi ve yayınevi tarihini ve mimari izlerini “görünür”
kılacak “Türkiye Açık Alan İletişim Müzesi” projesi ivedilikle hazırlanmalı ve
2010’da temeli atılmalı.
Çok yönlü işlevler taşıyacak “Türkiye Açık Alan İletişim Müzesi”nin temelinin
atılması ile elde edilebilecek somut sonuçlar üç ana başlıkta sıralanabilir:
1- “Döneminin sosyo-ekonomik ve kültürel değerleri”ni barındıran eski basın
yayın işletmelerinin binalarının daha özenli korunması sağlanacak.
2- Cağaloğlu bölgesindeki kitap yayıncılığı faaliyetlerinin kısmen de olsa
sürdürülmesi teşvik edilecek.
3- Dijital çağda başdöndürücü bir hızla değişen iletişim teknolojilerinin
tarihsel evrimini ve bunun toplumsal, kültürel, siyasal ve iktisadi etkilerini
de içerecek bir tarihsel yolculukla Türkiye iletişim tarihi eğitimi mümkün
olacak.
Bâbıâli haritası
Sirkeci Postanesi-Topkapı Sarayı-İÜ Beyazıt Kampüsü üçgenini
kapsayacak “Açık Alan İletişim Müzesi”, yaygın anlamda iletişim tarihi eğitimine
katkının yanı sıra İstanbul’u ziyaret edenlerin de ilgisini çekecektir. İletişim
tarihiyle ilgili mevcut müze birimlerini de içerecek “Açık Alan İletişim Müzesi”
iki aşamalı hayata geçirilebilir. Birinci aşamada “Açık Alan İletişim Müzesi”nin
temeli atılabilir. Bu amaçla, 2010’a kadar, basın yayınla ilgili kurumların
izlerini taşıyan 112 mekanın işaretlendiği mevcut Babıâli 1830-1980 Haritası (1)
büyük boyda ve ışıklı olarak Açık Alan İletişim Müzesi’nin “giriş” noktalarına
asılmalıdır. Bu haritada işaretli 112 noktaya yerleştirilecek panolara da bu
mekânlarda faaliyet gösteren gazete, dergi, matbaa gibi kurumların kısa
tarihçesi yazılmalıdır. Yine 2010’a kadar, Babıâli’de halen hizmet veren ve
“basın yayın” tarihini sergileyen ya da barındıran kurumlar “Açık Alan İletişim
Müzesi”nin ara durakları olarak, bütüncül bir anlayışla, yeniden
düzenlenmelidir. Örneğin: Basın Müzesi, PTT Müzesi, İÜ İletişim Galerisi, İÜ
Nadir Eserler Kütüphanesi, Beyazıt Kütüphanesi, Köprülü Kütüphanesi, Basın
Sarayı, İstanbul Valiliği, Matbaayı Amire ve 2. Mahmut Türbesi (2).
150. yıl sempozyumu
Türkiye iletişim tarihini özlü olarak anlatan bir rehber kitap ve bir
belgesel 2010’a kadar tamamlanarak “Açık Alan İletişim Müzesi”nin ara
duraklarında kullanıma sunulabilir. Ayrıca Türkiye iletişim tarihini yansıtan
belgesel ve sinema filmleri de bu ara duraklarda, özellikle de Basın Müzesi’nde
programlı olarak gösterilebilir. Bu filmlerin içerikleriyle uyumlu olacak sergi,
söyleşi ve benzeri etkinlikler de 2010 içinde hazırlanabilir. İletişim tarihiyle
ilgili kitaplar 2010’da yeniden basılabilir ya da yeni kitapların hazırlanması
teşvik edilebilir. Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Vatan gibi
Babıâli ile tarihsel bağı olan gazetelerin kuruluş yıldönümlerinde Basın
Müzesi’nde sergi ve söyleşiler düzenlenebilir. Sadece mütevazı bir büstü bulunan
İbrahim Müteferrika başta olmak üzere gazetecileri, müvezzileri, matbaacıları ve
telgrafçıları sembolize eden heykeller ‘Açık Alan İletişim Müzesi’ projesi
kapsamında üretilerek uygun noktalarına yerleştirilebilir. İÜ İletişim
Fakültesi, “150. Yılında Türkiye’de Fikir Gazeteciliği Sempozyumu”
düzenleyebilir.
2010 sonrası yapılacaklar
Şüphesiz 2010 sonrası yapılacaklar daha zahmetli ama daha kalıcı olacaktır.
İlk olarak, ‘Açık Alan İletişim Müzesi’ uygulama alanının merkezini oluşturacak
Babıâli Caddesi, Cağaloğlu Yokuşu, Cemal Nadir ve Narlı Bahçe sokaklarındaki
basın yayınla ilgili mevcut fonksiyonların bütünü koruyacak bir planlama ve
işletmelerin özendirilmesi için teşvikler gerekiyor. İkincisi Babıâli
Haritası’nda işaretli yapılardan yıkılmamış olanlar kültür varlığı olarak tescil
edilmelidir. Üçüncüsü ise ‘İletişim Müzesi’nin ara durak sayısı artırılmalı.
Örneğin: MEB Kitabevi, İstanbul Maarif Kitaphanesi, Kanat Yayınevi, İçtihad Evi,
Kırmızı Konak, Sosyal Yayınları, Yayıncılar Birliği, Türk Edebiyatı Dergisi,
eski Akşam ve Dünya gazeteleri binaları bu amaçla değerlendirilebilir. Modüler
bir yaklaşımla ara durak niteliğindeki müzelerle desteklenecek olan ‘Açık Alan
İletişim Müzesi’nin sahibi Kültür Bakanlığı olmalıdır. İletişim Müzesi’nin
projelendirmesini ve uygulama koordinasyonu da yapacak Bakanlık, Büyükşehir
Belediyesi, Fatih Belediyesi, İstanbul Üniversitesi, Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti, Türkiye Yayıncılar Birliği, PTT, Mimarlar Odası ve Tarih Vakfı gibi
kurumlar ile proje ortağı olarak çalışabilir.
Hasan Üstün / İÜ, Arş. Gör.
1. Orhan Koloğlu’nun hazırladığı ve Raşit Yakalı’nı çizdiği “Bâbı Âli
1830-1980” haritası için bkz.: Bir Zamanlar Bâb-ı Âli (Haz.: Orhan Koloğlu), TGC
Yayınları, İstanbul, 1998, s.2 2. Takvim-i Vekayi’yi yayınlatan 2. Mahmut’un
Türbesi’nde, basını sansürüyle ünlü 2. Abdülhamit de gömülü. Basın Müzesi’ne
komşu bu türbenin avlusunda da muhalif fikirleri nedeniyle katledilen ilk
gazeteciler Hasan Fehmi ve Ahmed Samim’in yanı sıra Tercüman-ı Ahval’i
yayınlayan Agâh Efendi’nin mezarları bulunuyor.