2009 Yılında Türkiye'de Sanat Dünyasına Bir Bakış / Krize Rağmen Bir Milat
21. yüzyılın 10. yılına girerken, geride kalan yıla bakıldığında zamanın
nasıl da hızla akıp geçtiği, yüzyıl gerçeği olarak belleklere saplanıp kalıyor.
Her şeyin neredeyse bir yanılsama olduğu kuşkusu, yaşanmış olguların üzerini
örtüveriyor ve sizi, ayrıntıların üzerine çıkmaya zorluyor.
Sanat ve
kültürde yaşananlar, takvim yapraklarında umut notları düşmemize olanak veren
yoğunluk içinde geçti. Bugüne kadar hep pembe umutlarla yaşamaya alışmış olan
sanat dünyamız, geride kalan 2009’un somut gelişmelerine bakıldığında pek de
kötümser olmamıza yol açabilecek bir fotoğraf yansıtmıyor bize. Aksine, birbiri
arkasından açılan yeni galeriler, birbirinden renkli gösteriler, yerli ve
yabancı sergiler, müzayede ortamının alabildiğine canlı rekabet ortamı ve bu
müzayedelerde parasal değer açısından medyanın ilgi odağı haline gelen
yapıtların süper fiyatları, müzelerdeki kapsamlı programlar, fuarların rekabeti
körükleyen ve eski yıllara oranla daha seçkinci bir yol izleyen canlı
performansları, iyimserliğimizi ve geleceğe bakışımızı olumlu yönde etkileyecek
gelişmelerin başlıcaları. Bu kez farklı tepkilerin odağında yer alan ve üç
mekânda gösterime giren 11. İstanbul Bienali, bu etkinliğin geleceğini yeni
baştan düşünmemizi gerektirecek uyarıları da beraberinde getirdi. Bu uyarıların
dikkate alınıp alınmayacağını zaman gösterecek.
Bellek
tazeleme
Öncelikle vurgu yapılması gereken sanatçı etkinlikleri
ise, önceki yıllara oranla 2009’da çok hareketli ve verimli bir ivme kazandı;
retrospektif nitelikli sergiler, çapları itibarıyla iz bırakan gösteriler
arasında her zamanki gibi ön sırayı aldı. Bu arada çağdaş sanatımızın dökümünü
içeren sergiler de bellek tazeleme olanağı getirdi. Bu sergilerden biri de bir
süredir onarıma alınmış olan İstanbul Resim-Heykel Müzesi’ndeki koleksiyonlardan
oluşturuldu.
2009’da Pera’da açılan Britanyalı Oryantalistler ve
Chagall, Sabancı’daki Beuys sergileri, İstanbul Modern’de Paolo Colombo
küratörlüğündeki “Gölgeye Övgü” sergisi, geçmiş yıllarda başka önemli dış
sergilerle başlamış olan güzel geleneğin sürmekte olduğuna tanıklık etti.
Galerilerdeki kapsamlı ve özenli sergiler, yaşanan sergi trafiğinin yoğunluğu
nedeniyle olsa gerek, çoğu zaman gerektiği gibi izlenemedi. Bu sergilerden de
anlaşılacağı gibi, büyük kentlerdeki galerilerin etkinliği çağdaş sanatın
nabzını onların tuttuğunu açık biçimde göstermektedir. İstanbul’da Mısır
Apartmanı’nın katlarını dolduran galerilerde, yılın önemli sergileri izlendi.
Nişantaşı-Teşvikiye eksenindeki galeriler de bu etkinliği
paylaştılar.
Merkez ve
periferi
Ancak sanatsal etkinlikler İstanbul’da yoğunlaşıyor
olsa da, öteki illerin katkısı görmezlikten gelinemez. Bir dönemin gözde
merkezlerinden biri olduğunu her fırsatta kanıtlamış olan Ankara’da birkaç
yıldır yaşanan durgunluğun nedenleri, ayrı bir yazının konusu olabilir. Başkent,
bu durgunluğu aşabilecek mi önümüzdeki dönemde? Bu biraz da gelişmelerin seyrine
ve merkez bürokrasisinin atak yapmasına bağlı.
Gene de periferinin
merkezi zorladığını gösteren gelişmeler, daha çok da 2009’da söz konusuydu.
Yılların pasif yaşamından çıkmak için İzmir’in gösterdiği atağı ve modern bir
kent kimliği içindeki Eskişehir’in canlılığını anmak gerekiyor. İzmir’de bu yıl
üçüncüsü gerçekleştirilen “Egeart” ve Eskişehir’deki “İmece” etkinliği öne
çıkmaktadır. Her iki etkinlik de o kentlerdeki üniversitelerin çıkışıyla hayata
geçiriliyor. Biraz daha uzaktaki Diyarbakır, özellikle genç kuşağın ilgi odağı
bir kent olma aşamasında.
Piyasa
olgusu
Müzayedelere özel koleksiyonlardan akan yapıt sayısı,
önceki yıllarla kıyaslanmayacak bir düzeye tanıklık etti 2009’da. Bu durum,
sanata yatırım yapanların, daha cömert meblağlar üzerinden alım yapmalarını
özendirici bir etki yarattı. Yarım ağızla dile getirdiğimiz piyasa olgusunun
oluşma evresinde 2009’u önemli bir dönemeç saymamızda, bu gelişmenin payı ağır
basıyor kuşkusuz. Halıya ve antika eşyaya yönelik ilginin yerini çağdaş
yapıtların alması, Türkiye açısından bir dönemecin artık aşılmakta olduğu
izlenimini güçlendirmekte. Ancak satışların parasal tutarları, yapıtların
sanatsal değerlerinin öne çıkmasını gölgelemiş olduğundan, müzayedelerin gerçek
işlevleri açığa çıkmamış sayılabilir gene de. Ama bu yolda önemli bir mesafenin
alındığı da unutulmamalı.
Çağdaş dünyanın
üyesi
Ülke sınırları dışında çağdaş yapıtların görücüye çıkma
sürecinin başladığına işaret eden gelişmeler ise, 2009’u kilometretaşı yapan
başlıca olguydu. Çağdaş dünyanın üyesi olma yolunda kararlı bir çıkış için ilk
adımların bu alanda atılması, geleceğe yönelik beklentilerimize de haklı bir
boyut katacaktır ilerde. Dubai’de başlayan uluslararası müzayede maratonuna,
daha sonra Londra ve New York’taki müzayede evlerinin çağdaş Türk ressamlarıyla
katılması, böylece uzak bir düşü gerçekleşme aşamasına getirmiş bulunmaktadır.
Sotheby’s’in düzenlediği müzayedede küresel pazarla tanışma olanağı bulması, bu
alanda birtakım isimlerin öne çıkması, Türk sanatının çağdaşlık aşamasında
2009’a işaret düşülmesi için de yeterli bir neden olabilmektedir.
Bu
yöndeki bütün bu gelişmeleri, bundan sonraki aşamalar açısından bir ön adım
saymamız gerekiyor. Çünkü bunlar, beklenenin sadece öncül boyutuna tekabül
etmektedir. Manipülasyon ihtimallerini parantez içine alsak da, aynı paranteze
dahil edeceğimiz belli çaptaki finansal olgular, geçen yılın artılar hanesini
öne çıkarmamızda yeterli nedenlerdir.
İster vursun, ister teğet geçmiş
olsun, küresel plandaki krizin etkileri, yüzyılın başlarından bu yana ülke
sanatını sarsmakta yeterli olmamışsa, bu, biraz da sanatın Türkiye’de güvenli
bir yatırım alanı olduğuna dair inancın yavaş yavaş kabul edilir olduğunun bir
göstergesidir. Buna ilişkin gelişmelerin yoğunlaştığı 2009’u, bu bakımdan bir
milat olarak görmek yanlış olmayacaktır.
Genç
sanatçılar
Geride kalan yılı, genç sanatçılar yılı olarak
tanımlamak da mümkün. Genç nüfusun, başka ülkelerdeki nüfusa oranla daha hızlı
bir artış gösterdiği ülkemizde, bu kesimden sanat uğraşına gönül vermiş
olanların yıldan yıla artışı, yeni bir olguyu da su yüzüne çıkarmakta etkili
oluyor. Zamanın eleyici katkısı gerekenin oluşmasında etken olacaktır elbet; ama
bugün yetişkinlik çağında bulunan sanatçılar, varlıklarını kanıtlayacak
yarışmalara ve sergilere katılmakta istekli görünürken, bu tür yarışma ve
sergiler yapmak amacıyla öne çıkan galeri ve kuruluşlar da giderek artmaktadır.
2009’da bu türden gelişmelere de tanık olduk. Özel kuruluşlar, genç sanatçıların
ortaya çıkıp kendilerini kanıtlama yarışına girmelerinde etkili olan
yarışmaların hız kazanmasında gene işlev sahibi olmaktalar.