Sonuna geldiğimiz 2006 yılı, şehircilik tarihimize "kendi planını kendin yap" anlayışıyla geçecek. Mimarlığımızda da "imarsız" tasarımların "çağdaşlık" sayılmaya başlandığı yıl olarak anılacak...
Aslında, her ikisi de aynı beklentinin sonucu...
Sadece imar rantına göre tasarlamış gösterişli "pazarlama" yapıları, kentsel dengeleri gözeten planlama ilkelerini "siyasi karar"larla aşıyorlar.... Bu yapıların "amaca uygun mimariler"ine de şehircilik ilkeleri değil, "keyfi imar yetkileri"yle yön veriliyor...
Özellikle son yasalarla, hemen her "kamu kurumu"nun "satılık arsası"ndaki yapılaşma koşulları artık "kendisi tarafından" belirleniyor. Bu "kayırma"dan özel sektörün de yararlanabilmesi için, imar kararlarının "bilimsel ve demokratik denetim" olmaksızın alınması sağlanıyor...
Denebilir ki şehircilik politikamızda "kendin pişir kendin ye" kültürü egemen olurken, "başarılı mimarlık" için de "rantı çoğaltan tasarım"larda ustalaşmak gerekiyor...
O kadar ki 2006'da en fazla konuşulan; gazeteleri, ekranları kaplayan; dahası "uluslararası mimarlık ödülleri" ne bile konu olan tasarımların çoğu; kenti gözeten planlama kararlarına göre değil, "arsadaki rant artışını sağlayan özel kurallar"la gerçekleşiyor...
İşte, 2006'daki "ilkesiz ve kimliksiz" emlak pazarına uyumlu "mimarlık hizmetleri"nden İstanbul'a göz koymuş bazı ünlü örnekler:
Galataport: Kentin Boğaziçi'yle buluştuğu kıyıda "turizm limanı" adına tasarlanan yapılaşmada, denize nazır "kiralık-satılık" ofis ve mağazaların yanı sıra, aynı konumda "lüks konut daireleri" bile vardı...
Bu büyük imar ayrıcalığı yargıdan dönünce, kamuoyu hep "iptal edilen ihale" yi tartıştı. Oysa aynı kuralları içeren "mimari proje" lerin, eleştirilmesi bir yana, İstanbul Mimarlık Bienali'nde sergilenmesine bile karar verilmiş; dünyaya "örnek mimarlığımız" (!) olarak tanıtılmıştı...
Haydarpaşa: Tarihi gar binası ve çevresinin "7 gökdelenli ticaret ve konut siteleri" yle doldurulduğu mimari projeler, bir Türk mimarının "yurtdışındaki ofisi" nde hazırlandı. Ortada kesinleşmiş imar kararları olmadığı halde; belli ki "siyasi güvence" lerle hazırlanan proje tepki görünce, aynı amacın "gökdelensiz" tasarımları üretildi.
Alanın "tarihsel" liğini gözeten "SİT kararı" ise aylardır "gizli" tutulduğundan, Haydarpaşa yeni yıla da "endişeli" giriyor...
'Akıllı konut'lar: İstanbul'da yükselmeye başlayan "lüks ötesi" konut siteleri de artık "özgün mimari" leriyle övünerek emlak piyasasındalar... Her biri "farklı" ayrıcalıklarla "üst gelir grupları" için tasarlanan bu sitelerin de ortak özellikleri, mimarilerini sadece "kendilerine ait imar kuralları" yla gerçekleştirmeleri...
O kadar ki, örneğin kıyıdan çok geride olanlar arasında "tüm cephelerden deniz manzarası" sunabilenler bile var! Bu "mucizevi mimari" de "kamunun imar yetkisi" yle, sadece "ortaklar" ına sağladığı "gökdelende konut" hakkının ürünü...
Dubai 'sırık'ları: Deniz manzaralı konut ve ofis pazarının 2006'daki "doruğa çıkan" projesi "Dubai Sırıkları" ydı... Gökyüzüne olan bu azmanlaşmış ilginin ise "simge" yaratmak için değil, özellikle Boğaziçi'ne bakan en fazla sayıdaki daireyi pazarlama amacını taşıdığı, aynı "yatırım" ın(!) Kartal'da yapılması önerisine "hayır" yanıtından da anlaşılmıştı.
'Ünlü mimar' oyunları: Aynı süreçte "6 ünlü dünya mimarı" arasında düzenlenen "imarsız projeler yarışması" da 2006'nın en çok tartışılan "plansız mimarlık" örneklerini yarattı.
Küçükçekmece için, çok "beğenilen" Malezyalı mimar Ken Yeang 'a ait projede, "denizin içi" ne önerilmiş gökdelen otel, jüri raporundaki "çevreci tasarım" övgülerine rağmen "kıyı hukuku" muzla adeta alay etmişti...
Irak kökenli İngiltereli mimar Zaha Hadid 'in, uygulanması olanaksız "ütopik" mimarisini Kartal'a yakıştırmanın asıl nedeni ise ilerleyen günlerde anlaşılabildi. Bu seçimle, aynı bölgede hedeflenen "yüksek yapılardan oluşmuş iş ve ticaret merkezi" kararını desteklemiş "ünlü mimar imzası" da sağlanmıştı...
Mimarlıkta 'ticari ödül': Bütün bunlar İstanbul'da 2006'nın gündemini oluştururken, yılın sonlarında gazetelerin sadece "ekonomi sayfaları" nda yer alan bir ödül haberi de "gayrimenkul ticareti" nin "imarsız mimarlık" lara olan düşkünlüğünü gösterdi.
Dünya emlak imparatorlarının buluştuğu "Dubai Cityscape Uluslararası Gayrimenkul Yatırım ve Gelişim Fuarı" ndaki yarışmada "mimarlık ödülü" nü alan "Kanyon" , diğer "komşu iş merkezleri" gibi İstanbul'un "altyapısız gökdelenleşme bölgesi" nde... Dahası, imar hakları ile inşaat alanları arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanan "ruhsat" tartışmaları da hâlâ bitmiş değil...
Görülüyor ki 2006'nın pazarlamacı politikalarından kaynaklanan, aynı amaca dönük şehircilik ve mimarlık gündemi, 2007'de de sürecek... Bunlara karşı direnmek için eğer sadece meslek odalarının "hukuk mücadelesi" yle yetinilirse, İstanbul'u sarmalayan "imarsız mimarlık" tüm ülkede de yaygınlaşacak; dünyanın uygarlıklar merkezi Anadolu'yu "küresel sömürgeciliğin arsası" na dönüştürecek...