Burdur'da 'Bilim Çağı'



Kentin özgün yemeklerinden 'Burdur şişi' ni tatmak isterseniz, Gazi Caddesi'ndeki Özsarı Lokantası'na gitmelisiniz... Kentin özgün mimarisini de görmek isterseniz, aynı caddeye açılan Hükümet Caddesi'ne girerek Burç Mahallesi'ne doğru yokuş yukarı yürümelisiniz...

Eski Burdur evlerinden elde kalanların sıralandığı bu cadde, tarihi merkezin korunması için belirlenmiş ''kentsel sit alanı'' nın da sınırı. Tüm ev cepheleriyle birlikte altyapısının da restore edileceğini söyleyen Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Duygulu , kültür varlığı yapıların çağdaş işlevlerle yaşatılacağını belirtiyor...

Örneğin, 24 numaradaki 'Süleyman Hacıhabiboğlu evi'ni Burdur Valiliği, bitişiğindeki konağı da Belediye alıp onararak kültürel amaçlarla halka açmaya karar vermişler... Tarihi caddenin özgün peyzajına kavuşturulması için Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan gelen 50 milyar liralık yardıma, İl Özel İdaresi de 36 milyar liralık katkıda bulunmuş.

Proje uygulandığında, aynı cadde ile 'Çingir Sokak' ın köşesindeki 'yanan' konağın yeniden yapılması da gündeme gelebilecek... Hatta, bu sokağın 500 yıllık 'Uzun Çarşı' ya kavuştuğu köşedeki, 50 yıl öncenin ''kimlikli çağdaş mimari'' sini yansıtan eski İş Bankası binası da 'mosmor' boyanmış 'uygunsuz' renginden kurtulabilecek...

Böylece geçmişin en sade güzellikleri içinden ulaşılacak Ulu Cami ve Saat Kulesi, çevresiyle daha çok bütünleşerek insanları karşılayacak. Bu meydandaki düzenleme de Sadettin Tantan 'ın İçişleri Bakanı olduğu dönemde, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'nün 15 milyar liralık yardımıyla gerçekleşmiş...

'Kent Anayasası' için

Burdur Valisi Can Direkçi ile Belediye Başkanı Sabahattin Akkaya , işte bütün bu çabaları daha da arttırmak için adeta 'seferberlik' halindeler. Sivil toplum kuruluşlarının da etkin katılımlarıyla başlatılan bu çabaların anayasasını ''bilimin rehberliğinde'' yazmak için de 'Burdur Sempozyumu' nu düzenlemişler...

Üstelik, Türkiye'de eşine az rastlanır zenginlikteki bir içerikle... Burdur'la ilgili 10 değişik başlık altında 200 bildirinin, 6 ayrı salonda düzenlenen paralel oturumlarla 4 gün boyunca sunulup tartışıldığı, adeta bir ''kültür ve bilim şöleni'' şeklinde... Burdur Gölü'nün yaklaşık 1/3'ü Isparta ilinde olduğundan, başta ünlü 'dikkuyruk' lar olmak üzere, su kuşlarıyla süregelen doğal yaşamın esenliği için, bu iki ilin işbirliği en temel koşul... 1990'larda Isparta tarafında kurulan 'Organize Sanayi Bölgesi' ile 'Süleyman Demirel Havaalanı' gibi çevre üzerinde 'risk' yaratan uygunsuz örneklerin çoğalmaması için de bu birlikteliğe yaşamsal gereksinme var...

Bu nedenle, ilki geçen günlerde (16-19 Kasım 2005) gerçekleşen sempozyumun düzenleyicileri arasında, Isparta'daki Süleyman Demirel Üniversitesi ile Burdur Ticaret ve Sanayi Odası'nın da bulunması ayrıca önem taşıyor. Vali Can Direkçi, bu ortak duyarlılığın güç kattığı büyük akademik buluşma için şunları söylüyor: ''Sempozyumun sonuçları, bundan böyle her alandaki politikalara ana kaynak teşkil edecektir; Burdur'un anayasası olacaktır...''

'Ustaların' çarşısı

Bir kentin bundan böyle ''bilime dayalı politikalarla'' gelişmesi ne anlama geliyor? Uzmanların ortak düşüncesi özetle şöyle: Öncelikle 'yerel değerler' in gözetilerek, kültür ve çevre mirasının yaşatılması temeline dayalı, çağdaş ve kimlikli bir 'sürdürülebilir kalkınma' anlayışı...

Bunları duyunca, SİT alanındaki 'Yukarı Çarşı' da, örneğin 'Meşhur Ceviz Ezmesi' yazan şekerci dükkânlarının değeri daha bir anlaşılıyor.

760 m. boyundaki 'Uzun Çarşı' ya paralel uzanan Eski Belediye Caddesi'ndeki Emek Şekerleme'de, cevizli ezme üretimi, hâlâ geleneksel aletlerle ve eski yöntemlerle yapılıyor. Efsaneleşmiş Hilmi Usta 'nın oğlu İsmail Demircioğlu , öğütülmüş irmik ve ceviz karışımının sadece Burdur'a has lezzet oranındaki 'sır' larını şöyle açıklıyor: ''Babamdan gördüğüm gibi, el ve göz ayarıyla...''

Aynı çarşının en eski esnafı olan, terzi Asım Aşçı da diyor ki: ''Burada sadece para kazanılmaz, sanat öğretilir ve öğrenilirdi...''

Burdur Sempozyumu da işte bu anlayışın çağdaş yaşamla buluşturularak, geleceğe ''akıl ve yaratıcılığın'' rehberliğinde yön verilmesini sağlamak üzere gerçekleştirildi...

Burdur alacası

Kentte bugüne dek yapılanlar, Valilik ile Belediye'nin işbirliğiyle başlatılan yeni projelerin ''kimlikli ve gelişkin Burdur'' için nasıl daha da büyük katkılar sağlayacağını kanıtlıyorlar... Örneğin 'Dokuma Atölyesi' nde Halk Eğitim Merkezi'nden öğretmenler, 'Burdur Alacası' nın dokunmasını 60 kadar tezgâhta, 4'er aylık kurslarla yüzlerce genç kıza öğretiyorlar. Bu projeye de AB İşgücünü Geliştirme Programı'ndan 150 bin Avro destek sağlanmış... Kültür Bakanlığı'nca 1980'lerin sonlarında restore edilen Taşoda Konağı 17. yüzyılın sivil mimarlığını belgelerken, aynı dönemde kente yeniden kazandırılan Balibey ve Çelikbaş konakları Burdur'un ne denli zengin bir yaşama kültürüne sahip olduğunu gösteriyorlar.

Hatip Hoca Caddesi ile Oluklu Cadde'nin köşesindeki cumbalı ve çeşmeli Mısırlılar Evi'nde ise heyecan dorukta. Çünkü, bahçesindeki yöresel bir meyvenin adıyla 'Hinnaplı Ev' olarak da anılan bina 'kent kültürü projeler merkezi' olarak yaşatılacak... Bütün bu evlerin 1971'deki 7 büyüklüğünde depremi bile 'yıkılmadan' atlatmış olmaları da uygarca bir gelecek için ''tarihsel deneyim'' lerin en güçlü bilimsel kaynak olduğunu kanıtlıyor...

Evet... Sözün kısası Burdur'da artık ''bilim çağı'' başlıyor. 1998'de aramızdan ayrılan, kentin unutulmaz Belediye Başkanı Armağan İlci ile sevgili gazetecisi ve Cumhuriyet Muhabiri Gülçin İlci Bozkurt da eminim ki bulutların üzerinden olanı biteni huzurla izliyorlardır...