1999 – 2010; Tam Olarak 11 Yıl Geçti, Ne Değişti?



İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi yürütücülüğünde İTÜ İşletme Fakültesi C101 Konferans Salonu’nda dün (12 Ağustos 2010) gerçekleştirilen “1999 – 2010 İstanbul ve Deprem” konulu panelde, TMMOB'ye bağlı meslek Odaları 11 yılın muhasebesini yaptı. Asıl yanlışın siyasi sistemde olduğu bir kez daha dile getirildi, deprem güvenliği için yapılacak projelerde kentsel ranttan feragat edilmesi gerektiği vurgulandı. Tam olarak 11 yıl geçti. 11 yıl öncesi ve şimdiye kadar neler değişti, hayatımızda daha çok kendini fark ettiren deprem için ne gibi önlemler alındı, neler yapılması gerekiyordu neler yapıldı?

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu adına İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi yürütücülüğünde İTÜ İşletme Fakültesi C101 Konferans Salonu’nda dün (12 Ağustos 2010) gerçekleşen “1999 – 2010 İstanbul ve Deprem” konulu panelde 1999 Depremi'nden bugüne kadar geçen 11 yılın muhasebesi yapıldı.

Farklı disiplinlerin ve meslek dallarının bir araya geldiği panel iki oturumda gerçekleşti. Öğleden önceki oturum TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Deniz İncedayı başkanlığında; TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe’nin ve TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman’ın katılımlarıyla gerçekleşirken; Cemal Gökçe’nin başkanlığında düzenlenen öğleden sonraki oturumun konuşmacıları arasında ise, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nden Mücella Yapıcı, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odasın İstanbul Şubesi’nden Hüseyin Öztürk, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden Serkan Küçük ve TMMOB Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden Nurdoğan Oto yer aldı.

Yapı Stoku Deprem Güvenliği Yaratmaz

Deniz İncedayı başkanlığında gerçekleştirilen ilk oturumda, ‘Yapı Stokunun Durumu ve Yapı Denetimi’ konusuna odaklanan Cemal Gökçe, binalara sadece depremlerin zarar vermediğini, yapı stokunun da genel çerçevede depremlerde yıkıcı etki oluşturduğuna değinirken, İstanbul’da yapı stokunun deprem güvenliği yaratmadığını söyledi.

1999 depreminden bu yana geçen 11 yılda yapı stokunda çok fazla bir fark gözlenmediğini belirten Gökçe, 11 yıl önceki yapı stokunun günümüzde de hala aynı şekilde bulunduğunu belirtti. Konuşmasına deprem sigortasıyla devam eden Gökçe, yapılarda sadece deprem sigortasının yeterli olamayacağını vurgulayarak; çevreye, diğer yapılara ve insanlara verecekleri zararlar nedeniyle yapıların sigorta edilmesinin gerekliliğine dikkat çekti. Gökçe, yapıların deprem güvenliğinin sağlanması açısından onarımdan geçirilmesi için gereken maliyetlere de detaylı bir şekilde değindi ve 2000 yılında deprem vergisinin getirilmesiyle toplanan vergilerin gereken maliyet yerine, İstanbul’da nadir kalmış boş arazileri de betona boğmak için harcandığını savundu. Konuşmasında yapı denetimine ilişkin olarak çıkarılan yasalardan da bahseden Gökçe, özellikle son zamanlarda artan yeni zenginler için yapılan imar değişikleri sonucunda her boş arsanın projelere açılması konusunun da en az deprem kadar denetlenmesi gereken bir durum olarak gördüğünü söyleyerek sözlerini tamamladı.



Teknik İzaha Uymayan Yapı Stoku

Panele ‘Kentsel Dönüşümün Değişen Yasal Boyutu ve Deprem Gerçeği’ başlıklı konuşmasıyla katkı sağlayan Tayfun Kahraman, Türkiye’de 1950’li yıllarda yoğunlaşan kentleşmeyi etkileyen etmenlerden söz etti. 1946’dan bugüne gerçekleştirilen 14 imar affı ile kaçak yapılaşmanın meşrulaştırılmasından bahseden Kahraman, 1980’lerde iktidar değişikliği ve ekonomik krizin patlamasıyla inşaat sektörü üzerinden yaratılan ekonomiye dikkat çekerek, mimarlık ve mühendislik faaliyetlerinden yararlanılmaması ile kentsel rantın artmasına değindi. Kahraman, bunların etkisiyle hazırlanan ıslah imar planlarıyla beraber ise müteahhitlerin inşaat yapma kabiliyetlerini sergilemek uğruna, teknik izaha uymayan bir yapı stoku ortaya çıkardığını vurguladı. Yasal boyut açısından 3194 sayılı kanunla birlikte sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre yaratmaktan öte, imar etme durumunun söz konusu olduğunu; mevcut yasal değişiklerin ise kentsel dönüşüm odaklı olduğunu belirtti. Bu 11 yıllık sürecin sonunda da depremin kanıksanmaya başlandığını sözlerine ekledi.

Malumun İlanı Konuşmalar

Cemal Gökçe başkanlığında gerçekleşen ikinci oturumda ‘Deprem, Dönüşüm ve İstanbul’ başlıklı görsel bir sunum yapan Mücella Yapıcı, dönüşümün deprem odaklı yapılması gerektiği söylenirken, gerçeğin pek de öyle olmadığını gözler önüne serdi. Yapıcı, kentsel boş alanların ranta açılması ya da TOKİ’nin gerçekleştirdiği planlı alanların üzerine tekrar plan yapıp proje tasarlamasının depreme dayanıklılık amacıyla yapıldığı söylenirken, asıl amacın kentsel rant yaratmak olduğunu vurguladı. Mücella Yapıcı konuşmasına Milton Friedman’ın sözleriyle, aslında akıllarda soru işareti bırakarak ‘malumun ilanı konuşmaları’na son verdiğini söyledi; “Bir topluma felaket sonrasında her türlü politikayı rahatlıkla uygulayabilirsiniz.”





Son konuşmacılardan Hüseyin Öztürk panele, ‘İstanbul Depremi ve Yaşanması Beklenen Sorunlar’; Serkan Küçük ‘İstanbul’da Deprem Sonrası Kimyasalların Yaratacağı Tehlikeler’; Nurdoğan Oto ise ‘Deprem ve Tesisat’ başlıklı konuşmalarıyla katkıda bulundular.

‘Afet koordinasyon sistemi’ üzerine kurguladığı konuşmasında Hüseyin Öztürk, depremle ortaya çıkacak hasarın; depremin merkezine, büyüklüğüne ve zamanına bağlı olduğunu vurguladı. Muhtemel bir İstanbul depreminde müdahalenin karadan, denizden ya da havadan olabileceğini belirten Öztürk, bu esnada hızlı, ekipmanlı ve deneyimli olunması gerektiğini ekledi. 17 Ağustos Kocaeli depreminde elektrik ve su kesintisi, yangın ve soygunun; 12 Kasım Düzce depreminde yangın ve heyelanın görüldüğüne dikkat çekti ve gerçekleşmesi muhtemel İstanbul depreminde ise su ve elektrik kesintisi, su baskınının yol açacağı sel felaketi, yangın, soygun, salgın hastalıklar, gıda güvensizliği, iletişim kesintisi ve ulaşım bağlantılarının çökmesi gibi büyük sorunlarla karşı karşıya kalınabileceğini dile getirdi.

Öztürk’ün ardından söz alan Serkan Küçük, 11 yıl önce gerçekleşen Kocaeli ve Düzce depremleri sonrasında ortaya çıkan kimyasal zararların boyutlarına değindi. İstanbul’da beklenen depremin yol açacağı olası kimyasal zararları simülasyon tekniğiyle katılımcılarla paylaştı.

Panelin son konuşmacısı Nurdoğan Oto ise, bir makine mühendisi olarak daha çok teknik konulara değinirken, deprem sonrası oluşacak tesisat problemlerinden bahsetti.

11 yıl önce neredeydik, 11 yıl sonra neredeyiz sorularına cevaplar arayan panelde, asıl yanlışın siyasi sistemde olduğuna dikkat çekilerek, deprem riskine karşı yapılması amaçlanan projelerde kentsel rantın ön planda olduğu vurgulandı.

Panel, soru-cevap bölümü ile son buldu.