TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve TMMOB’a bağlı meslek odaları 17 Ağustos Depremi’nin yıldönümü dolayısıyla basın açıklaması yaptılar. Bu anlamda TMMOB Yönetim Kurulu’nun ve Meslek Odaları; depremin doğal bir afet olduğunu ancak afetlerin felakete dönüşmesinin engellenebileceğini, devlet eliyle güvenli bir yaşamın sağlanabileceğini, bunun için ranta ve kara dayalı politikaların terk edilmesi gerektiği vurguladı.
Depremlerin felakete dönüşmesi takdir-i ilahi değildir!
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, Marmara Depremi'nin onüçüncü yılında bir basın açıklaması yaparak; "Aradan geçen onca yıldan sonra, gerekli derslerin alınarak depreme dayanıklı yapılarda güvenli yaşamların sürüldüğü, depremle yaşamaya alışmış bir ülkeyi görmek isterdik. Ancak durum bunun tam tersi oldu" dedi.
99 sonrasında yaşanan her depremin bir felakete dönüştüğünü vurgulayan Soğancı, depremlerin felakete dönüşmesinin nedenlerini; "Bilinçsizce verilen yer seçimi kararları, mühendislik hizmetlerinin yeteri düzeyde kullanılmaması, ranta dayalı imar planları, kamusal denetim dışında gerçekleşen yapılaşma ve niteliksiz plansız kentleşme" olarak sıraladı. Yazılı basın açıklaması kapsamında Soğancı; konu ile ilgili her yasa oluşturma ve ikincil mevzuat hazırlama sürecinde TMMOB ve bağlı odalarının yetkilerinin budandığını vurgulayarak "yapı oluşturma sürecinde 'denetimsizlik' olayın öznesi haline getirilmeye çalışılıyor" dedi.
'Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı'nın 17 Ağustos 1999 Depreminden tam 12 yıl sonra 2011'de yayınlanmış olduğuna da dikkat çeken Soğancı, süreç içerisinde deprem riskini ranta çeviren adımlar atıldığını, devletin üzerine düşen maliyeti bir yük olarak gördüğünü ve Kentsel Dönüşüm adı altında "kentsel rant alanları yaratılması"na başlandığını belirtti. Devlet eliyle güvenli bir yaşamın sağlanabileceğini aktaran Soğancı, ranta ve kara dayalı politikaların terk edilmesi gerektiğini ifade etti.
17 Ağustos Depremini unutmak mümkün mü?
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulusu ise; 99 Depreminden bu yana, süreç içerisinde depremin kendisini hatırlatmaya devam ettiğini ve özellikle büyük Van Depreminden sonra yaşananların Türkiye’nin depremlere tam olarak hazır olmadığı gerçeğini ortaya koyduğunu aktardı.
Jeofizik Mühendisleri Odası yaptığı yazılı açıklamada; Türkiye’nin deprem coğrafyasında bulunduğunu hatırlatarak, imar planlarına altlık teşkil edecek jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütlerin Meslek Odalarının kontrol ve denetiminden çıkarılmasının ileride onarılması güç yaralara neden olacağını vurguladı. Jeofizik mühendisliği çalışmalarının önemine de dikkat çeken Oda, jeofizik mühendislerinin yapı ve yerleşmelerin yer seçimlerinde mutlaka yer alması gerektiğini ifade etti.
Hem kamu kurum ve kuruluşlarında jeofizik mühendislerine yeterli sayıda kadro verilmesi hem Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği’nde belirtildiği şekliyle yapı malzemelerinin jeofizik metotlarla incelenmesi konusunda hem de Yapı Denetim Kuruluşu ortağı jeoteknik etüt ve yapı tahribatsız jeofizik inceleme proje müellifi ve proje denetçisi olma zorunluluğu getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Büyük depremin 13. Yılında, Yalova 'Hacımehmet Ovası'nı yeniden 'Ölüm Ovası'na dönüştürme girişimine yargı 'dur' dedi...
TMMOB Şehir Plancıları Odası da, Marmara Depremi'nin yıldönümünde yargıya taşıdığı Yalova Hacımehmet Ovası yapılaşmasına ilişkin karar üzerine bir basın açıklaması yaptı. TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Necati Uyar, "Yıllardır belirli aralıklarla gerçekleşen ve kendini ölümlerle hatırlatan depremler, ne yazık ki ülkemizde imar rantının unutturucu etkisine yenik düşüyor" dedi.
Uyar, yaptığı yazılı basın açıklamasıyla; 1999 yılında yaşanan büyük depremde en çok zarar gören kentlerden birinin de Yalova olduğunu hatırlatarak, Yalova kent merkezinin güneyinde bulunan Hacımehmet Ovası'nda büyük yıkım yaşandığını ve 1999 sonrasında sahip olduğu zemin yapısı nedeniyle bölgede yapılaşmanın kısıtlandığına dikkat çekti. Ancak 1999 yılı sonrasında 2 katla sınırlanan yapılaşmaların katlarının arttırılmasına yönelik girişimlerin hiç eksik olmadığını belirten Uyar, 2004-2009 yılları arasında ise Belediye-TOKİ işbirliği ile Hacımehmet Ovası'nda 4 kat yüksekliğe sahip TOKİ konutlarının yapımının gerçekleştiğini aktardı.
TMMOB Şehir Plancıları Odası'nın yargıya taşıdığı söz konusu girişimin yürütmesi Haziran 2012 tarihinde Bursa 1. İdare Mahkemesi tarafından durduruldu. Mahkeme kararı ile içinde TOKİ Konutlarının da bulunduğu alanın yapılaşma haklarının ve katların arttırılmasının "imar mevzuatına, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığı"nın da belgelendiğini vurgulayan Uyar, "Başta Yalova Belediye Başkanı ve Belediye Meclis üyeleri ile İl Genel Meclisi üyelerini ve TOKİ yetkililerini, attıkları yanlış adımlar nedeniyle, depremin 13. Yılında Yalova halkından özür dilemeye" çağırdı.
İktidarın “rant ve yağma politikaları” derhal durdurulmalıdır!
TMMOB Mimarlar Odası ise yapmış olduğu açıklamada; Büyük Marmara Depremi sonrası yaşanan süreçte, afetlere karşı güvenli ve sağlıklı çevrelerin oluşturulması için atılması gereken adımların atılmadığına; tersine başlangıçta atılan kimi olumlu adımların daha sonra ortadan kaldırıldığını vurguladı.
Mimarlar Odası yaptığı yazılı açıklamada; deprem sırasında toplanma yeri olarak tespit edilen ve yapı yasağı olan alanların zamanla yapılaşmaya açıldığını; Van depremi örneğinde olduğu gibi, afet sonrası yara sarma organizasyonlarında, varolan düzeyin dahi gerisine düşüldüğünü; gelinen süreçte öngörülen yapı denetim sisteminin işlevini yitirdiğini aktardı.
6306 Sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Düzenlenmesi Hakkında Kanun”u bir anlamda “imar darbesi” olarak yorumlayan Oda, “afete karşı önlem” gerekçesi altında düzenlenen kanunla, ülkenin ve kentlerin tamamının “riskli alan” ilan edilebileceğini; yerel yönetimlerin ve ilgili kesimlerin tamamen devredışı bırakılarak, TOKİ eliyle Başbakanlık’ın “tek imar otoritesi” haline getirildiğini vurguladı.
Gelinen aşamada Meslek Örgütlerinin de etkisizleştirilmesine yönelik yoğun çabaya değinen Mimarlar Odası, "Bütün bu değerlendirmeler kapsamında bilim ve akıldışı karar ve uygulamalara bir an önce son verilmesi; demokrasi ve hukuk normlarının esas alınması; toplumumuzun ihtiyacı olan can ve mal güvenliğinin sağlanması için AKP iktidarını ve sorumluları sınırsız ‘rant ve yağma politikaları’na son vermeleri için uyarıyoruz" dedi.