13. İstanbul Bienali Başlıyor



İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından Fulya Erdemci küratörlüğünde “Anne, ben barbar mıyım?” başlığıyla gerçekleştirilecek 13. İstanbul Bienali, politik bir forum olarak kamusal alan fikrine odaklanacak. Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen bienal, 14 Eylül - 20 Ekim 2013 tarihleri arasında ziyarete açık olacak.  

Şair Lale Müldür’ün aynı adlı kitabından alıntılanan 13. İstanbul Bienali’nin başlığı “Anne, ben barbar mıyım?” şiir, edebiyat, ve şiirsellikle sanatın ilişkisini merkezine alıyor. Aynı zamanda “barbar” terimiyle, “öteki”leri anlamak için öğrenmemiz gereken veya “gelecek dünya”yı anlamlandırabilmek için keşfetmek zorunda olduğumuz yeni ve bilinmedik dillere de işaret ediyor. Bienal sanat aracılığıyla “kamusallık” kavramını yeniden düşünme imkânı yaratmayı, yeni düşünce ve hayal gücü kanalları açmayı ve kamusal bir buluşma ve tartışma zemininin yaratılmasına katkıda bulunmayı hedefliyor.

13. İstanbul Bienali’nde, güncel demokrasi biçimlerini sorgulayan, günümüzün mekânsal-ekonomik politikalarını tartışmaya açan, uygarlık ile barbarlık kavramlarını sorunsallaştıran ve bu bağlamda sanatın rolünü yeni ve alışılmışın dışındaki dillerle araştıran yapıtlar yer alacak.

İstanbul Bienali kapsamında bu yıl farklı kuşaklardan 80’in üzerinde sanatçı ve sanatçı grubunun yapıtları sergilenecek.

Kentsel kamusal mekânlara müdahalede bulunan pek çok proje içermesi planlanan 13. İstanbul Bienali sergileri, alınan küratöryel karar doğrultusunda iç mekânlarda gerçekleştirilecek. 13. İstanbul Bienali sergileri, 14 Eylül - 20 Ekim tarihleri arasında Tophane’deki Antrepo No.3, Karaköy’deki Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, İstiklal Caddesi üzerindeki ARTER ve SALT Beyoğlu ile İMÇ 5. Blok’taki 5533’te ücretsiz olarak gezilebilecek.

Sergi mekânları, 16 Eylül Pazartesi hariç, Pazartesi günlerinde kapalı olacak. Bienal sergi mekânları, 10.00-19.00 saatleri arasında ziyarete açık olacak.



Küratör Fulya Erdemci’nin açıklaması
"13. İstanbul Bienali için, Gezi Parkı, Taksim Meydanı, Tarlabaşı Bulvarı, Karaköy ve Sulukule mahallesi gibi kentteki en tartışmalı -ve de bienalin varlığıyla soylulaştırma tehlikesi olmayan- kentsel mekânlara odaklanmıştık. Gezi olaylarının öncesinde kentsel kamusal mekânlara müdahale eden pek çok proje gerçekleştirmeyi planlamıştık. Ama vatandaşlarının özgür ifadelerine izin vermeyen otoriteden alacağımız izinle sokaklarda sanat projeleri gerçekleştirmenin ne demek olduğunu sorguladığımızda, bağlamın tamamen değişerek bu projelerin ortaya çıkış nedenlerini ötelediklerini gördük. Bu açıdan, kamusal alan sorunsalını irdeleyen bu projeleri bu koşullarda gerçekleştirmenin onların varlık nedenleri ile çelişebileceğine karar verdik. Ve bu doğrultuda gerçekleştirilmemelerinin daha anlamlı bir öneri olduğuna kanaat getirdik ve kentsel kamusal mekânlardan çekilme kararı aldık.

Gezi’den önce sergiyi yapılandırdığım sırada, sokaklarda gerçekleşen spontane ya da protest sanatsal eylem ve performansları sipariş etmek veya sergiye dâhil etmek gibi bir niyetim yoktu; çünkü bu tür sanatsal müdahalelerin karşı durdukları ya da sorguladıkları kurumsal çerçeve tarafından ehlileştirilmemesi gerektiğini düşünüyordum. Öte yandan, bu tür çalışmaları belirli bir çerçevenin içine sokmadan ve sermayeleştirmeden onlara işaret etmenin mümkün olduğu kanısındaydım. Buradan hareketle, kentsel kamusal mekânlardan çekilerek, yani varlığı yoklukla imleyerek, Gezi direnişiyle birlikte açılan özgürlük alanına, yaratıcı ve katılımcı eylem ve forumlara katkıda bulunabileceğimizi düşünüyorum.

Kentsel kamusal mekânlardan çekilmemiz, mekân konusunda önemli bir soruna da yol açtı ama ARTER ve SALT Beyoğlu gibi sanat kurumlarıyla ve 5533 gibi bir sanatçı inisiyatifiyle kısa süre içinde işbirlikleri geliştirerek, bu sorunun üstesinden gelebildik. Ayrıca, kamusallık kavramını yeniden düşünmeyi öneren bu bienalin herkese açık olmasını baştan beri arzu ediyorduk. Ama Gezi sonrasında kentsel kamusal mekânlardan çekilme kararıyla, kavramsal çerçeveyle örtüşen bir kamusallık yaratabilmek adına bienalin bu edisyonunu ücretsiz yapmayı başardık."

Danışma Kurulu
İstanbul Bienali Danışma Kurulu, dOCUMENTA (13) Sanat Direktörü Carolyn Christov-Bakargiev, sanat danışmanı Melih Fereli, MAXXI (Museo nazionale delle arti del XXI secolo) Sanat Direktörü Hou Hanru ve Al-Ma'mal Güncel Sanat Vakfı direktörü Jack Persekian’dan oluşuyor.

Görsel Kimlik

13. İstanbul Bienali’nin görsel kimliği ve yayınlarının tasarımı LAVA Amsterdam’dan Ruben Pater tarafından hazırlanıyor.

Bienal Yayınları

13. İstanbul Bienali için iki yayın hazırlanıyor: Rehber ve Bienal Kitabı. Bienal Rehberi’nde, küratörün metnine, mekân planlarına, sanatçı metinleri ve görsellerine yer veriliyor. Sergi fotoğraflarını ve sergilenen yapıtların görsellerini de içerecek olan Bienal Kitabı’nda ise bienalin kavramsal çerçevesi bağlamında makaleler ve yazılar yer alıyor.

Eğitim Programları
İKSV ve PACE Çocuk Sanat Merkezi, Koç Holding sponsorluğunda 13. İstanbul Bienali kapsamında çocuklar ve gençler için gelenekselleşen eğitim programlarına bu yıl da devam ediyor. 8–18 yaş grubundaki çocuklar ile gençlerin müze ve sergi kültürünü geliştirmek, onları güncel sanat kavramları ve yapıtlarıylatanıştırmak, sanata ve özellikle güncel sanata olan ilgilerini artırmak amacıyla düzenlenecek çocuklar ve gençler için eğitim programları bienal süresince 14 Eylül–20 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Eğitim programları, bienalin açık olduğu her gün 8-11, 12-14 ve 15-18 yaş grupları olmak üzere 3 farklı yaş aralığı için 20’şer kişilik gruplar halinde Antrepo 3’te yapılacak.

Sanat Yazarlığı Atölyesi
Bienal kapsamında Mart ayından beri düzenlenen Sanat Yazarlığı Atölyesi sanatsal ve küratöryel projeler üzerine eleştirel metinler geliştirmek amacını taşıyor. 13. İstanbul Bienali küratörü Fulya Erdemci,13. İstanbul Bienali Kamusal Programı eşküratörü Dr. Andrea Phillips ve Nermin Saybaşlı’nın yürüttüğü bu atölye, bienal boyunca da devam edecek.

Reklam Goruntulenme Bolumu