11. Gayrimenkul Zirvesi ve ISTANBUL REstate Panelleri Sonuç Bildirgesi

GYODER tarafından 2000 yılından bu yana geleneksel olarak düzenlenmekte olan Gayrimenkul Zirvesi'nin sonuç bildirgesi açıklandı. Bu yıl on birincisi organize edilen zirve, ISTANBUL REstate Gayrimenkul Fuarı ile birlikte 17-18 Mayıs 2011 tarihleri arasında, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilmişti. T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Urban Land Institute (ULI), National Assocation of Real Estate Investment Trusts (NAREIT), Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD) ve European Public Real Estate Association (EPRA)'nın katkılarıyla gerçekleşen organizasyonda, Türkiye gayrimenkul piyasasındaki son gelişmeler değerlendirilmiş; zirve ve fuarda, gayrimenkul firmaları proje standlarıyla yer almış, yapılan panellerde sektör ile ilgili birçok güncel konu ele alınmıştı.

Sonuç Bildirgesi'nde şu tespitler ve beklentiler yer alıyor:

Şehirlerin daha düzenli ve yaşanabilir hale gelmesi için kentsel dönüşüm projeleri hızlandırılmalı, yeşil alan dengesi kurulmuş, ulaşım altyapısı oluşturulmuş, ekolojik mimari tasarımı yapılmış, enerji tasarrufu sağlayan, karbondioksit salınımını azaltan kentlerin oluşturulması hedeflenmelidir. Marka kentler oluşturmak, kentlerin gelişimini sağlayacak ve kalitesini artıracaktır. Bu anlamda kentsel restorasyonun yanısıra, altyapısal ve fiziksel düzenlemeler yapılmalı, şehirlerin işlevsel olması sağlanmalıdır.

Kentsel dönüşümün başarılı olabilmesi için imar hakkı transferi ve imar haklarının menkulleştirilmesi sağlanmalıdır. İmar yasasında yapılacak yeni düzenlemelerle ele alınması gereken bu iki yöntemin hayata geçirilmesi projelerin ekonomik olarak getirisini de arttıracaktır.

Konut kredilerinin yaygınlaşması için faizlerin % 0,5 seviyelerine inmesi gerekmektedir. Ayrıca, konut kredi faizlerinin gelir vergisinden düşülmesi, gayrimenkul satışlarından alınan % 18 KDV oranının indirilmesi imkanları sağlanırsa sektörün ivmesi artacak, sektör daha da canlanacaktır.

Diğer yandan, yabancılara gayrimenkul satışını engelleyen mütekabiliyet ilkesinin değiştirilmesi ve yabancıların mülk ediniminin kolaylaştırılması, Türkiye'deki yabancı sermaye girişinin artmasını ve sektörün büyümesini sağlayacaktır.
Mortgage sistemi Türkiye'de henüz işlevsel değildir. Sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesi için ikincil piyasaların gelişmesi mutlak şarttır.

Gayrimenkul sektörünün artık geldiği yapı itibariyle sermaye piyasaları ile daha yakınlaşmaya ihtiyacı vardır. Bu anlamda, GYO'ların önemi algılanmalı ve GYO'ların hem sayısı hem de büyüklüğü daha da artmalıdır.
Genel ekonomik durum itibariyle, dünya ekonomisi krizi geride bırakmış ve büyüme sürecine girmiştir. Dalgalanmalar olsa da büyümede ana trend yukarı yöndedir. Gelişmekte olan ülkeler ise, gelişmiş ülkelere göre daha hızlı büyümektedir. Global sermayenin yönü gittikçe daha çok gelişmekte olan ülkelere kaymakta ve sermaye artık ülkelerin demografik özelliklerine ve tüketim gücüne göre yer değiştirmektedir. Bu anlamda Türkiye'nin potansiyeli çok yüksektir. Bir takım risk unsurları söz konusu olsa da Türkiye ekonomisi oldukça iyi durumdadır.

Çevre konusu ile gayrimenkul sektörü yakın ilişkilidir. Çevrenin korunması ve yeşil alanların artması için gayrimenkul sektörüne düşen önemli görevler bulunmaktadır. Gelecekte yaşamaya uygun fırsat şehirler, sosyal ve ekonomik güçleri dengeleyecek şehirler olacaktır. Bu şehirlerin ortak özellikleri, sürdürülebilir, yenilikçi, teknolojiye hazır, ulaşım ve altyapısı çözümlenmiş, sağlık ve güvenlik açısından uygun, ekonomik etki gücü yüksek, iş yapılabilirliği kolay, yaşanabilir, çevreye duyarlı, yaşam merkezleri ile dolu, yüksek performanslı yapı malzemelerden oluşan, nitelikli insanların yaşadığı şehirler olacaktır. Geleceğin şehirleri, ekolojik bakış açısı ile değerlendirildiğinde ise yeşil binalar, enerji verimliliği, karbon salınımı, atık yönetimi, sürdürülebilirlik konuları ön plana çıkmakta ve bu çerçevede şehir planlamacılığı ve mimarlığın iç içe geçtiği görülmektedir. Finansal piyasalar, şirketleri artık çevreye verdikleri önem itibariyle de değerlendirmekte ve şirket kredibiliteleri artık çevresel risklerinin de değerlendirilmesi suretiyle şekillenmektedir.

Gelişen ülkelerin gayrimenkul sektörleri incelendiğinde; Türkiye'nin önemli avantajları bulunmaktadır. Türkiye gayrimenkul sektörü, pazar olgunluğu ve şeffaflıkta artış içerisindedir. Konut gelişme alanı olarak orta segment dikkat çekmekte, lüks konut rezidans pazarı ise hızla gelişmektedir. AVM pazarında beklenti doygunlaşma, ofis pazarında ise istikrarlı gelişme yönündedir. Lojistikte gelişme ağırlığı yurtiçi bölgesel yönde, otel piyasasında ise seçici olarak olumlu yöndedir. Karşılıklılık ilkesi, gelişen ülkeler içinde sadece Türkiye'de vardır ve Türkiye'nin gayrimenkul yatırımları konusunda daha liberal bir yapıya bürünmesi gerektiği açıktır.

Türkiye'de yaşanan ekonomik değişimle, sosyolojik açıdan da dönüşüm yaşanmıştır. Toplumsal ve bireysel tercihler farklılaşmış, tüketim alışkanlıkları ve yaşam biçimleri değişmiştir. Bu değişimin gayrimenkul sektörüne de etkileri olmuştur. Yeni bir orta sınıfın doğması ile site yaşamı tercih edilmeye başlanmış, AVM'lere ilgi artmıştır. Gelecekte de hem sosyolojik hem de demografik yapıların değişmesi ile gayrimenkul sektöründe yeni trendler ortaya çıkacaktır. Bu anlamda sosyal veriler iyi okunmalı, araştırmalar takip edilmeli ve değişen toplumsal ve bireysel tercihlere yönelik olarak gayrimenkul sektöründe farklı uygulamalar geliştirebilmelidir.

Gayrimenkul sektöründeki rekabet nedeniyle; ürünün kurgulanması, pazarlaması, üründe değer yaratılması, teknolojinin kullanılması, teslim ve satış sonrası hizmet konularında sürekli değişimler ve gelişimler yaşanmaktadır. Ama sektöre yeni giren firma ve kişilere yönelik bir sertifikasyon sürecinin olmaması, alt ve orta gelir grubuna ucuz konut üretilememesi, ödeme imkanlarının kolaylaştırılamaması, kentsel dönüşüm projelerinin finansman sıkıntısı, ikincil piyasaların kurulamaması, imarlı arsa tedariki sıkıntısı gibi konularda hala ilerleme kaydedilememiştir.
Kriz sonrasında gayrimenkul sektöründe rekabet daha da artmıştır. Müşterilerin daha çok bilinçlenerek şirketleri ve projeleri tüm yönleriyle ele alarak karşılaştırmasıyla sektörün yapısı tamamen alıcı odaklı, tüketici merkezli olarak gelişmiştir.

Türkiye çok büyük bir gayrimenkul geliştirme ülkesi olma yolunda ilerlemektedir. Kamu ile tetiklenen, daha sonra özel sektörün devreye girdiği birçok yeni büyük gayrimenkul projesi vardır. Yeni kent merkezleri doğmaktadır, kentsel doku ve görünümleri değişmektedir, şirketler gerek planlama gerekse de uygulamada daha etkin bir hal almaktadır, mimari tasarımda önemli gelişimler yaşanmaktadır. Ancak kamu ile işbirliği için daha geniş platformlara ihtiyaç vardır.

Yabancı yatırımcıların da Türkiye'ye ilgisi son derece yüksektir. Yabancı yatırımlar açısından Türkiye'nin avantajları olarak genç ve büyüyen nüfus, ekonomik büyüme, politik istikrar, arz ve talep arasındaki açık gözükürken, dezavantaj olarak ise şeffaflık, yasal sıkıntılar, bilgi ve veri temini eksikliği, dağınık ortaklık yapıları, şirketlerin ortaklıklara bakış açıları gelmektedir.

Gayrimenkul sektöründe tesis yönetiminin özellikle proje geliştirme aşamasında geliştirici ile birlikte planlanması son derece önemlidir. Ayrıca binalarda yaşayacak insanların, sürdürülebilirlik konusunda davranışsal eğitimi ve bilinçlendirilmesi de gereklidir.

Kentleri yeniden canlandırmaya çalışırken, eski ve yeniyi bir arada yaşatmanın yolları sağlanmalı, eski mimariye önem verilmeli, özellikle şehrin kültürel mirası korunmaya çalışılmalıdır. Kentsel dönüşüm ise kamu ve özel sektörün işbirliği ve halkın mutlak katılımı ile mümkündür.

Otel ve turizm sektörü açısından Türkiye'de arz ve talep artmakta olup, hem iş, hem resort oteller açısından özellikle son 10 yılda ciddi gelişmeler yaşanmıştır. Türkiye otel geliştirme ve inşaat bakımından içinde bulunduğu bölgede (Kafkasya ve Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu, K.Afrika) bir merkez niteliğindedir ve önümüzdeki süreçlerde de böyle kalması beklenmektedir. Türkiye'ye uluslararası ve kurumsal markaların daha çok gelmesi ve yatırım yapması beklenmektedir. Sektörde farklı ürün segmentlerinde ve lokasyonlarda proje geliştirme imkanı bulunmaktadır. Ama otel projeleri geliştirmede büyük şehirlerle sınırlı kalınmamalı , Anadolu şehirlerinde de yaygınlaşılmalıdır.