Türkiye’deki binaların yaklaşık 500 bin adedinde Enerji Kimlik Belgesi olduğu varsayıldığında, yapılacak çok işin olduğunu söyleyen İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen, “Türkiye’de, sadece 2014 yılında yapılan 65 milyon metrekare mantolamadan 700 bin hane yararlandı ve hane halkı enerji harcaması 650 milyon TL azalırken, 1,2 milyon ton karbondioksit eşdeğeri sera gazında da azalma sağlandı. Ayrıca tüm bu mantolama çalışmaları ile sektör 900 milyon TL ciroya ulaşırken, 500 milyon metreküp (yaklaşık 500 milyon TL) daha az enerji ithalatı gerçekleşti” dedi. 2002’de yaklaşık 1 milyar TL ciro yapan yalıtım sektörünün 12 kattan fazla büyüyerek bugün 12 milyar TL ciroyu aştığına dikkat çeken Ertuğrul Şen, bu rakamların sektörün daha da büyüyeceğinin bir göstergesi olduğunu belirtti.
“İnşaat izni alınırken Enerji Kimlik Belgesi sorulmalı”
Enerji Kimlik Belgesi ile binaların A'dan G'ye kadar sınıflandırıldığını hatırlatan Şen, en üst sınıfı simgeleyen A grubunda bir eve sahip olmanın ilk şartının ise, binanın ısıtma ve soğutma giderlerini yüzde 50'ye kadar düşüren ısı yalıtımına sahip olmasından geçtiğini söyledi. Enerji Kimlik Belgesi ile yapıların en az C statüsünde olmasının istendiğine işaret eden Şen, ancak bugün yeni yapılarda, bina oturma veya iskan ruhsatı esnasında Enerji Kimlik Belgesi’nin sorulmasının yeterli olmadığını, hatta bu uygulamanın sorun oluşturduğunu vurguladı. İnşaat izni alınırken bu kimlik belgesinin sorulması ve bu şekilde inşaata başlanması gerektiğini ısrarla savunduklarını kaydeden Şen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Isı yalıtımıyla, ülke ekonomisi ve çevre kirliliğini önlemeye sağlanan katkının yanında, binanın değeri de yükselmiş oluyor. Çünkü binanın harcadığı enerji miktarı, evlerin satılmasında veya kiralanmasında artık belirleyici etken oldu. Belge ile tescillenen enerji sınıfı yüksek binalarda; ısı yalıtımının yanı sıra, cam-pencere ve ısıtma-soğutma-havalandırma sistemlerinin de kaliteli ve verimli olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle binanın değerini artıran ‘Enerji Kimlik Belgesi’ne yönelik talep gün geçtikçe artıyor. “
Son tarih 2 Mayıs 2017
Son şekliyle 1 Ocak 2011'de yürürlüğe giren “Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği” gereğince; yeni inşa edilen binalar için Enerji Kimlik Belgesi alınması zorunlu oldu. Bu yönetmeliğe göre Türkiye’deki tüm konutların 2 Mayıs 2017 tarihine kadar Enerji Kimlik Belgesi alma zorunluluğu bulunuyor. Tarihinin uzaltılması ile ilgili şu an için Bakanlık tarafından bu yönde yapılmış bir açıklamanın söz konusu olmadığına değinen Şen, İZODER’in de tarihin uzatılması yönünde bir talebi olmadığı gibi, ilgili yasanın aynen uygulanması, denetimlerin başlaması ve cezai müeyyidelerin uygulanmasının doğru olacağını düşündüklerini söyledi. Şen, denetimlerin yapılmasından sonra ceza yaptırımları yerine, belli bir süre tanınarak belgenin edinilmesine olanak sağlanması destekleyeceklerini sözlerine ekledi.
İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen
Standardı olmayan ürün veya sistemler için mevzuat
Türkiye’de yapı malzemelerinin piyasaya veya tüketicilerin kullanımına sunulurken uyulması gereken kurallar veya taşıması gereken sertifikaları düzenleyen mevzuatların bulunduğunu söyleyen Şen, bunların başında 29.06.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4703 sayılı "Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun"nun geldiğini belirtti. Bu kanunun uygulamasında ikincil mevzuat olarak bulunan ilki 89/106/EEC olarak yayınlanan "Yapı Malzemeleri Yönetmeliği" nin de 01.07.2013 tarihinde Resmi Gazete’de son şeklini aldığını ifade eden Şen, konuyla ilgili sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu mevzuatlarda standardı olmayan ürün veya sistemlerle ilgili olarak görev alacak özel ya da kamu kuruluşlarına tanım getiriyor. ‘Teknik Değerlendirme Onay Kuruluşları’ olarak tanımlanan bu kuruluşlar ilgili bakanlık tarafından belirleniyor ve atanıyor. Bu konuda belirlenmiş ve atanmış 4 kurum bulunuyor. İTBAK-İnşaat Teknik Değerlendirme ve Bilimsel Araştırma Kurumu, TSE-Türk Standartları Enstitüsü, CPC Belgelendirme Muayene ve Deney Hiz. Tic. Ltd. Şti., TTO Mühendislik Belgelendirme Deney Hiz. Ltd. Şti. bu alanda faaliyet gösteren kuruluşlar. Ancak bu kuruluşların bugüne kadar gösterdikleri teknik performansları, tartışma yarattı ve sorunlar çıkardı. Bunlar, çeşitli sebepleri bulunmakla beraber teknik altyapı yetersizliği ve yönetimsel sorunlar.”
“Tüketici yanlış bilgilendiriliyor”
Sektör sorunlarının en başında, yalıtımla ilgili yayımlanan yasal mevzuatların uygulamalarının istenen seviyede olmaması geldiğine dikkat çeken Şen, mevcut mevzuatların da etkin bir şekilde uygulanması ve denetlenmesi noktasında çok eksik olduğunu söyledi. İşin en büyük haksızlığının, sektörün dışından yapıldığının altını çizen Şen, yalıtım sektörünün konjonktürel öneminden kaynaklı hızlı büyümesinden faydalanmak isteyenlerin bazı ürünlerle tüketicileri aldattığını ve sektörde en büyük haksız rekabetin bu alanda yaşandığını belirtti. Özellikle ısı yalıtım uygulamalarında sıva, boya, duvar malzemesi gibi bazı yapı malzemeleri için “Bizim ürünlerimizle ısı yalıtımı sağlanmakta, başka yalıtım uygulaması yapmanıza gerek yok” sloganları ile tüketicinin yanlış bilgilendirildiğini sözlerine ekleyen Şen, uluslararası piyasalarda olmayan, bilime ve yalıtım tekniğine aykırı olan bu söylemde bulunan firmaların denetim yetkisindeki kurumların toleransından da istifade ettiklerini vurguladı. Şen, konuyla ilgili sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu tür ürünlerin gerçek özellikleri ile yalıtım sağlamak gerekirse -ki, her malzemenin bir yalıtım değeri var- çok daha yüksek kalınlıklar kullanmak gerekirdi. Bu durumda yalıtım hem ekonomik olmaktan çıkar hem de teknik olarak uygulama sıkıntıları yaşanırdı. Öte yandan bazı ürünlerin nitelikleri dolayısıyla ısı yalıtımına katkı sağladıklarını yadsımamak gerekir. Önemli olan tüketicinin doğru bilgilendirilmesi olmalı. Bu tür ürünlerin bazılarının nitelikleri yüksek olabilir; ancak hiçbir zaman görevi sadece yalıtım yapmak olan, uluslararası literatürde ‘yalıtım malzemesi’ olarak tanımlanan malzemelerin yerini alamazlar. Birlikte kullanılabilirler, yardımcı malzeme olarak, yardımcı sistem bileşeni olarak fonksiyon görebilirler; ancak bu malzemeler yalıtım malzemesi değil. Tüketici bu tür aldatmaların sonunda sistemin performansını gördüğünde sıkıntıyı yaşıyor ve beklentilerini elde edemiyor. Bu gibi gerek sektör içi gerekse sektör dışı haksız rekabetin engellenebilmesi için konunun tarafları olan üreticiler/uygulayıcılar(sektör), kamu kuruluşları ve tüketiciler bilinçlenmeli, ortaya konan mevzuat ve standartlara uymalı, denetim kuralları etkili bir şekilde uygulanmalı.”
“Çalışanlarınıza Mesleki Yeterlilik Belgesi var mı diye sorun!”
6645 sayılı Kanun 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle, tehlikeli ve çok tehlikeli işler olarak belirlenen 40 meslekte ‘Mesleki Yeterlilik Belgesi’ zorunlu hale getirildi. ‘Mesleki Yeterlilik Belgesi’nin zorunlu hale getirilmesi sektörün gelişimi adına önemli bir adım olakrak değerlendiren Şen, belge sahibi olmayan ustaların, 25 Mart 2017’den itibaren belgesiz çalışamayacağını ve sınavı geçip ‘Mesleki Yeterlilik Belgesi’ almaya hak kazanan ustaların ise Avrupa’da geçerli bir sertifikaya sahip olacağını vurguladı. MYK ve İŞKUR tarafından yapılan çalışmalar kapsamında, sınava girerek belge almaya hak kazanan ustaların ödediği tutarın hemen hemen tamamının İşsizlik Sigortası Fonu ve AB fonu desteği ile geri ödendiğine dikkat çeken Şen, “Sadece mesleki bilgiler değil, iş güvenliği ve sağlığı ile ilgili soruların yer aldığı sınavın ardından yapılan belgelendirmeyle birlikte, sektörde doğru, güvenli ve sağlıklı işlerin yapılması sağlanması amaçlanıyor. Yalıtım yaptıracak olanlardan da, ustalara, Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından alınması zorunlu kılınan Ustalık Belgesi sahibi olup olmadıklarını sormalarını istiyoruz. Bu hususlara dikkat edildiğinde uygulama sorunu yaşama olasılığı en aza inecek. Tüketicinin sorması gereken soru şu: Çalışanlarınızın ‘Mesleki Yeterlilik Belgesi’ var mı? Yoksa, bu kişiler zaten artık uygulamalarda görev alamayacak, firmalar belgesiz eleman çalıştıramayacak.”
Belgesiz personel çalıştırana para cezası
Belgesiz personelin çalıştırıldığının tespit edilmesi halinde işveren kuruluşa da, çalıştırdığı her personel için para cezası verileceğini ifade eden Şen, ayrıca sektörde belgeli usta sayısının çoğalmasının, yalıtım uygulamalarında kaliteli işçiliği artırarak, yalıtım uygulamalarından sağlanan verimi önemli ölçüde yükselteceğini belirtti. Vatandaşların da bu konuda bilinçlenerek, uygulayıcı firmaların belgeli eleman çalıştırıp çalıştırmadıklarına dikkat etmelerinin büyük önem taşıdığına işaret eden Şen, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın şantiyelerde malzemelerin denetimini etkili bir şekilde yapması ve yapı denetim firmalarının ise, onaylanmış projeye uygun uygulamaların yapılıp yapılmadığını yerinde ve zamanında denetlemesi gerektiğini vurguladı.
Isı yalıtımı konusunda yapılan hatalar
İçten yaptırılan mantolamadan tam anlamında verim alınamadığı için ısı yalıtımın dış cepheye yapılması gerektiğine dikkat çeken Şen, ısı yalıtımı konusunda yapılan hataları şöyle özetledi: “Yalıtımda metrekarenin belirli bir fiyat çerçevesinde gerçekleşiyor. Metrekare fiyatı 30-40 TL’den başlıyor ve istenilen estetik çalışmalara bağlı olarak 100 TL’ye kadar çıkabiliyor. Bunun altında verilen fiyatlar ise ya işçilikten veya malzemelerden kısılıyor. Bunun altında fiyat verenlere dikkat edin. İşleme kalitesiz malzeme fiyatı ve işçilik bedeli ödeniyor. Yalıtımı bu konuda tecrübeli olan ve kaliteli malzeme kullanan firmalara yaptırılmalı. Bina yalıtımı büyüklüğüne göre ortalama 100 metrekarelik bir daire başı 3-5 bin TL’ye mal oluyor. Bunun altında yapılan işler kalitesiz ve kayıt dışı yapılıyor.”
“Kamu etkin bir denetim sistemi yapmalı”
Türkiye’nin, ısı yalıtımının “mantolama” denilen uygulama alanında Avrupa’nın en büyüğü konumunda olduğunu; ancak bu büyüklüğün kimseyi aldatmaması gerektiğini ifade eden Şen, Türkiye’nin kişi başına düşen ısı yalıtım malzemesi tüketiminde bu ülkelere göre 4 - 5 kat daha geride olduğunu söyledi. Türkiye’de 0,25 metreküp/kişi başına malzeme tüketilirken ortalama AB ülkelerinde 1 metreküp malzeme kullanıldığına dikkat çeken Şen, Türkiye’nin 4-5 cm kalınlıkta yalıtım malzemesi ile yetinip standartlarla uğraşırken, AB ülkelerinin 15-20 cm ile daha fazla ısı yalıtımı kullanarak daha fazla enerji verimliliği sağladığını vurguladı. Türkiye’nin sadece ısıtma için 130 Kwsaat metrekare/yıl enerjiye izin verildiğini, AB ülkelerinin ısıtma, soğutma, aydınlatma ve tüm elelktrikli ev aletleri dahil olmak üzere kullanacakları enerji sınırının ise 15 Kwsaat metrekare/yıl olarak belirlediğine işaret eden Şen, çözümün çok basit olduğunu belirterek, “Vatandaşımız son yıllardaki gerek özel sektör gerekse kamunun enerji verimliliği konusunda yürütülen bilinç oluşturma çalışmalarını çok iyi algıladı ve enerji verimliliğine inanıyor. Hem kendi bütçesi için hem de ülke çıkarları için. Ancak bu noktada kamunun iki konuya eğilmesi lazım. Birincisi, çok etkin bir denetim sistemi yapacak. Haksız rekabeti engelleyecek. Ben de yalıtım yapıyorum, başka bir şeye gerek yok diyen aldatmaların önüne geçecek yaptırım ve çalışmaları başlatmalı. Her oyuncu yerini bilmeli, katkısını bilimsel ve ulaslarası kabullerle vermeli, hareket etmelidir. Mucize ve tekniğin kabul etmediği malzemeler ile tüketicinin kandırılmasının önüne geçilmeli” dedi.