Dünyada kentsel alanlarda yaşayan insanların yaklaşık yüzde 90’ı, tavsiye edilen eşiğin üzerinde bir üzerinde oranda kirli parçacık barındıran havayı soluyor. Daha şimdiden çok sayıda şehir, yaşam alanı kıtlığı, aşırı yüklenilmiş altyapılar ve savunmasız suyla enerji arzı sorunlarıyla boğuşuyor. Ayrıca büyük şehirlerdeki salımlarla daha da kötüleştirilen iklim değişikliğinin neden olduğu doğal afetler riskinin artması da cabası.
Aslında her şey, çok daha farklı olabilirdi. Kent sakinleri bugün duman yerine temiz havanın, tıkış tepiş yollar yerine gerilimsiz mobilitenin, mikrop içeren su kaynaklarının yerine temiz içme suyunun ve fosil yakıtlardan elde edilen kirli ve pahalı enerji yerine istenildiğinde emre amade olan yenilenebilir kaynaklardan üretilecek makul fiyatlı temiz enerjinin keyfini çıkarıyor olabilirdi. Böylesi bir geleceğe uzanan yolun illa da endüstri çağı öncesi döneme geri dönüş olması gerekmez. Onun yerine bunu şehirlerin büyük birer bilgisayar gibi çalıştığı bir
dijital teknolojiler çağına doğru gitmemiz sağlanabilir. Bugün çoğu büyük şehir, en azından bazı alanlarda daha şimdiden böylesi bir geleceğe doğru yol alıyor. Onlar modernite anlamında akıllı oluyor: Veriler temelinde. Bu arada onların yardımına çok sayıda sofistike teknoloji koşuyor.
Yazılımdan akıllı şehirlere
Bütün büyük şehirlerde zaten daha şimdiden sayısız miktarda sensör ve her türden veri toplama sayacı var. Ancak çok az sayıda şehir, bu verileri eyleme geçilebilir bilgiye dönüştürmeyi başarabilmiş durumda. Peki bu iş nasıl başarılabilir? İşte sorun burada ve geleceğin şehrinin önünde duran en büyük meydan okuma da bu. Aslında bu sorunun cevabını, AB projesi “Streetlife” kapsamında geliştirilen Yeşil Mobilite uygulamasında olduğu gibi birbirleriyle koordine edilmiş algoritmalar sunuyor. Buradaki yazılım, İtalya’nın Rovereto, Finlandiya’nın Tampere ve Almanya’nın Berlin şehirleri için “en yeşil” ulaşım güzergahlarını tanımlıyor. Diğer çok sayıda vakada bu yazılım, yapay sinirsel ağlar gibi çok daha karmaşık sistemlerden oluşuyor. Çalışma tarzı insan beynine fevkalade benzeyen bilgisayar modelleri var. Onlar kendi kendilerini eğiterek içsel ilişkileri fark etmeyi öğrenebildikleri için tahminlerde de bulunabiliyor. Sinir ağlarının büyüleyici sonuçlarının bir örneği de Siemens Kurumsal Teknolojiler’den (CT) Ralph Grothmann tarafından geliştirilmiş bir yazılım. Bu yazılım büyük şehirlerdeki hava kirliliği derecesini birkaç gün önceden kesin olarak tahmin edebiliyor. Doğru bir şekilde kaydedilmiş verilere dayanan doğru tahminler, aslında kentsel altyapıların optimum şekilde kullanılmasının bel kemiğini oluşturur. Onlar sayesinde akıllı şebekeler değişen hava koşullarından kaynaklanan enerji arzındaki dalgalanmaları dengelemek gibi işlerle başa çıkabilir. Bu türden tahminler, daha şimdiden bir elektrikli arabalar filosunun bir bina yönetim sistemine nasıl bağlanacağı ve nasıl bir enerji depolama mekanizması olarak kullanılacağı konularında bir fikir verebilir.
Bilgiden gelişmiş hizmetlere
Akıllı şehirlerin geleceğini bir ağ kurma teknolojisi olarak nesnelerin interneti ve bir tahmin teknolojisi olarak da akıllı veriler belirleyecek. Örneğin klima sistemleri gibi tüketiciler, talebin zirve yaptığı dönemlerde otomatikman yavaşlatılarak enerji üretimi ve tüketimi çok daha iyi koordine edilebilir; enerji üretiminin her geçen gün daha da dağınıklaşması, akıllı şebeke teknolojilerinin hayata geçirilmesiyle çok daha verimli yönetilebilir ve endüstriyel tesisler, binalar ve ulaştırma sistemleri birer enerji servis tedarikçisi olarak birbirlerine entegre edilebilirler. Henüz emekleme aşamasında olan bu süreç, ileride teknolojiler ve hizmetler için yepyeni pazarların kapılarını açabilir. Mesela şu anda Siemens, Londra’nın raylı transit sistemi üzerindeki yükü ciddi oranda hafifletecek ve 2018 yılında devreye alınacak bir projenin, 100 milyon sterlin değerindeki siparişlerini karşılamakla meşgul. Crossrail Tunnel aslında yüzyılda bir yapılan türden bir proje ve şu anda Avrupa’nın en büyük altyapı projesi olma unvanına sahip. Crossrail’le Londra’nın yerel toplu taşımacılık sisteminin kapasitesi tahminen yüzde 10 kadar artırılmış olacak.
Şehirler ve kent sakinleri, sadece enerji tüketimini değil aynı zamanda ulaşımı, lojistiği, tıbbi bilgileri, eğlenceyi ve çok daha fazlasını optimumlaştırma potansiyeline sahip ağlar içinde birbirlerine bağlanabilir. Ancak nihayetinde tüm bu hizmetler verilere dayanacaktır. Siemens Kurumsal Teknolojiler’de sürdürülebilir şehirler teknoloji alanının başında olan ve bu şirketin akıllı şehir platformunun basın sözcülüğünü yapan Bernd Wachmann, burada söz konusu olanın araştırma amaçlarıyla geliştirilmiş ve bilgi ile verilerin analiz edilmesini hedefleyen merkezi bir platform olduğunu söylüyor. Onun tek amacı, şehirle ilgili tüm verileri bir araya getirmek, değerlendirmek ve hem maliyetleri hem de salımları kısacak önlemleri hayata geçirecek talimatlar vermek.
Peki şehirlerin daha akıllı ve daha yaşanılabilir yerler olması için hayata geçirmek zorunda kalacakları yapısal değişiklikler ne kadar radikal? MIT Kentsel Planlama ve Araştırmalar Bölümü’nde profesör, mühendis ve mimar olan Carlo Ratti, bir anlamda “Hiç de radikal olması gerekmiyor” diyor. Ratti kendisiyle yapılan bir mülakatta, “Ben bunun sistematik çözümlerle ilgili olmadığını söylemek istiyorum. Daha çok kademeli bir süreç” diyor. Mimari bakış açısıyla nasıl ki antik Roma bizim bugün alışık olduğumuz şehirlerden çok da farklı değilse yarınların şehirlerinin de günümüzdeki şehirlerden kökten farklı olmayacağını söylüyor. Ratti, “Ancak değişecek olan bizim şehri deneyimleme yöntemimiz olacak” diyor. Burada dijital teknolojilerin yoğun kullanımına atıfta bulunuyor: “Son 10 yıl içinde dijital teknolojiler, kocaman ve akıllı bir altyapının bel kemiğini oluşturarak şehirlerimizin üstünü bir battaniye gibi örtmeye başladı. Şehirlerimiz artık çok büyük bir hızla birer açık hava bilgisayarı haline geliyor.”
Peki biz yarınların şehirlerinde nasıl yaşıyor olacağız? Şu anda mevcut eğilimlerin tersine çevrilmesinin mümkün olduğunu ve şehirlerdeki yaşamın pek çok açıdan günümüze kıyasla çok daha iyi olacağını söyleyen çok sayıda gösterge var.
Sandra Zistl’in Siemens tarafından yayımlanan Gelecek&Trendler dergisindeki yazısından alınmıştır.