Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.

AKM mi Yıkılacak Olan Yoksa Türk Mimarlık Tarihi Mi?

"Biz yıkmaktan söz ediyorsak 21. yüzyılda hala, “Türk Mimarlık Tarihi” derslerini kapatmayı öneriyorum YÖK başkanına. Yakın zamanda anlatacak bir içerik kalmayacak çünkü bizim üniversitelerimizde bu konu ile ilgili…"

Yrd. Doç. Dr. Özge Gündem
2 AKM mi Yıkılacak Olan Yoksa Türk Mimarlık Tarihi Mi?

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde; Mimarlık öğrencilerine kendimi paralarcasına anlattığım bir ders var yıllardır: “Müzik ve Mekân”.  Performans Sanatları Mimarisinden bahsediyoruz bu derste; müziğin tarihinden başlayarak, tiyatronun, dansın, operanın nasıl doğduğunu, tüm bunların mekân ile nasıl ortak paydada buluştuğunu, “kültür merkezi” denilen şeyin sadece içine sahne ve seyirci koltukları konulan bir projeden ibaret olmadığını, çizim tekniklerini ve güncel mimaride kullanılan malzemeleri; kısacası müzik ve mimarlık ile ilgili daha birçok şeyi tartışıyoruz dönem boyunca.

Geleceğin mimarlarına gösterdiğimiz ideal örnekler hep yurtdışından ne yazık ki. Değişim öğrencilerine imrenerek bakıyorlar derste bizim çocuklar. Almanya’dan, Fransa’dan, İtalya’dan gelen herkes için son derece doğal görseller çünkü gösterdiklerim. Onlar Avrupa’nın merkezinde yaşadıkları için, ister klasik ister modern olsun tüm sanat yapılarına son derece aşinalar çünkü.

Bizde durum farklı elbette. Dünyadaki en güzel opera binalarını, tiyatro sahnelerini ya da  konser salonları örneklerini anlattığım öğrencilere Türkiye’deki performans sanatları mimarisini anlatmak oldukça zor! Çünkü henüz “sanat” dediğimiz etkinliklerin fonksiyonel bir salonla buluşmuşluğu yok bu ülkede AKM kapatıldığı günden beri. Süreyya Opera’sına teknik geziye götürüyorum onları. Neden mi? Bir performans yapısını tasarlamaları için, hem seyirci, hem de sanatçı gözü ile düşünmeleri gerekiyor çünkü. Bir binanın fuayesinden içeri girip, normal şartlarda göremeyecekleri kulisleri, prova odalarını ve sanatla dolu o atmosferi hissetmelerini istiyorum. Bayılıyorlar tabi ki Süreyya’ya. Biraz küçük bulsalar da, içerideki sıkışmışlığı hem idari personelin hem de sanatçıların nasıl da etkin bir şekilde kullanmaya çalıştıklarını gözleriyle görüyorlar. 570 kişilik salonu olan bir yapıya opera binası denilmeyeceğini bilseler de; en azından bizim de bir opera binamız var diye teselli buluyorlar.

10 yıldır anlattığım bu derste öğrencilerimi yaklaşık 10 yıldır kapalı olan AKM’ye götürememenin burukluğunu yaşıyorum içimde. Soruyor bir öğrencim, “Hocam biz neden kayıp bir nesiliz AKM’den muaf tutulan?” diye… Bu sorunun cevabı işin tekniğinde gizli aslında. Hani bizde yok diyoruz ya; vardı bir zamanlar, hala da var ama sanki bitkisel hayatta... Son derece fonksiyonel ve işlevsel olan, aynı anda birden fazla sahnesinde etkinlik olan, prova alanlarından depolarına kadar her bir birimi incelikle tasarlanmış olan Atatürk Kültür Merkezi; İstanbul’da şu zamana kadar yapılmış olan en iyi performans sanatları yapısı idi. Hem mimar, hem müzisyen olarak ve İstanbul’daki hemen hemen tüm salonlarda sahneye çıkmış biri olarak şunu söyleyebilirim ki; o mekânlardaki sır perdesini aralayacak bir yazı yazsam ortalık karışır. Dünyanın her yerinden konserler için gelen ünlü maestroların ya da sanatçıların genel provalarda ve temsillerde yaşadıkları şaşkınlık ve hayalkırıklığı, aslında bizim çağdaşlığın / medeniyetin neresinde durduğumuzun bir göstergesi. Soyunma odası bulamayan yüzlerce koristin kameralarla dolu depolarda giyinmek zorunda kalışından mı, sahnede birbirini veya orkestrayı asla duyamadığınız berbat akustik problemlerinden mi yoksa dansçılar geldi diye zemin döşemelerini kaplayıp orkestra geldiğinde geri kaldıran teknik elemanların isyanlarından mı bahsedeyim? Zorlu Center’dan tutun da Fulya Sanat Merkezi’ne, CKM’den CRR’ye… Hepsinde ayrı bir sorun var. Her etkinlik bir kriz; seyirci farkında olmasa bile sanatçılara ve çalışanlara eziyet aslında sanat yapmak. Yazının bağlanacağı yer de tam bu noktada AKM’nin rant uğruna kullanılamıyor oluşu elbette sanat için. Yeni projedense hiç bahsetmek istemiyorum, merak edip bakmış olsam da asla uygulanmayacağını hissediyor olmanın verdiği bir rahatlıktan da olabilir. Yine de derste tartışmadık değil bu projeyi de. Bir öğrencim şunu sordu: Nasıl olur da bir mimar, öz babasının ve meslektaşının bu kadar önemli bir eserinin yıkılmasını kabul edebilir? Açıkçası kem küm ettim. Verecek uygun bir cevap bulamadım. Akademisyeniz ya biz. Tarafsız olacağız ya; etik, ahlak, din gibi konulara karışamayacağız ya… Belki de başka nedenleri vardır dedim bizim bilemeyeceğimiz. Ne diyebilirim ki, sonuçta ülkenin Cumhurbaşkanı büyük bir müjdeyle “2019 AKM’nin, o dev opera binasının bittiği yıl olacak” demişken. Bir mimarlık tarihçisi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk mimarlığının önemini, kültürel değerlerini üç satırla anlatamam ki kimseye. Hele ki geçmişe referans verme niyetiyle, yıkılan eski cepheyi yeni projede kullanmanın komikliğini anlatmaya dağarcığım yetmez. La Scala’da yerde yürürken belli belirsiz bir çizgi vardır dökme desenli mozaiklerin üzerinde dikkatli bakmazsanız asla göremeyeceğiniz. Bir tarafı orijinal diğer tarafı replikadır çünkü zeminin. Kolonların bazıları boş bazıları doludur. Geçmişine değer veren tüm medeniyetlerde olduğu gibi, mimari projelerde deprem ya da savaş nedeni ile zarar gören yapılar, orijinaline birebir sadık olarak inşa edilir çünkü elde sağ kalan tüm malzemeleriyle. Biz yıkmaktan söz ediyorsak 21. yüzyılda hala, “Türk Mimarlık Tarihi” derslerini kapatmayı öneriyorum YÖK başkanına. Yakın zamanda anlatacak bir içerik kalmayacak çünkü bizim üniversitelerimizde bu konu ile ilgili…

 

Yrd. Doç. Dr. Özge Gündem

MSGSÜ Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı



ETİKETLER: AKM
http://www.yapi.com.tr/haberler/akm-mi-yikilacak-olan-yoksa-turk-mimarlik-tarihi-mi_162374.html

Read Comment Section
2 Yorum Yorum Yaz
  • ecdat yadigarları da türk mimarlık tarihi örnekleriydi.onlar restoreyle yıkılacak duruma getiriliyor, aslından ediliyor..ama orda tek bir laf edilmiyor..türk mimarlık tarihi yıkıldı yıkılıyor biraz da burda ses olsak ve alakasız kimselerin-tarihçi ve sanat tarihçileri- konuda konuşmasına fırsat vermesek.. YANITLA

    Ezgi Aktas 7.12.2017

    Bu yazıyı yazan akademisyen mimar farkındaysanız ve mimarlık tarihçisi-keşke önce kimin kaleminden l okuduğunuzu anlasanız yorum yapmadan...

2 yorumdan 2 tanesi gösteriliyor. 
Yorumunuzu ekleyin
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!