Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Yıldız Mimarlarla Sorunumuz mu Var?

“Bir bina hayatı değiştirebilir mi?” başlıklı toplantı dün (30 Haziran 2008) 23. UIA Kongresi kapsamında gerçekleştirildi. Oturumun moderatörlüğünü Joseph Rykwert üstlenirken konuşmacı sıralarında Trevor Buddy, Pipo Ciorra, Manuel Cuadra, William J. R. Curtis, Louise Noelle Gras, Suha Özkan, Yasmin Shariff ve Jennifer Taylor oturdu. Yapı-Endüstri

yapi.com.tr
3 Yıldız Mimarlarla Sorunumuz mu Var?

EM>“Bir bina hayatı değiştirebilir mi?” başlıklı toplantı dün (30 Haziran 2008) 23. UIA Kongresi kapsamında gerçekleştirildi. Oturumun moderatörlüğünü Joseph Rykwertüstlenirken konuşmacı sıralarında Trevor Buddy, Pipo Ciorra, Manuel Cuadra, William J. R. Curtis, Louise Noelle Gras, Suha Özkan, Yasmin Shariff ve Jennifer Taylor oturdu.
.
Yapı-Endüstri Merkezi ’ni (YEM) temsilen 23. UIA Kongresi’nde bulunan Birgül Yavuz toplantıyı www.yapi.com.tr okurları için izledi. İşte Birgül Yavuz’un toplantıdan derledikleri:


“Bugün mimarlık, bilgisayarların hakim olduğu dünyadaki üstün ve fantastik şekillerin yer aldığı bir oyun yeri haline dönüşme tehlikesi yaşıyor. Tasarımcılar “ikonik” yapılarla ilgi çekiyor, müşteriler de bu durumdan oldukça memnun. Her şey kısa hamlelerle gerçekleşiyor, politikacılar etkileniyor, yatırımcılar tahrik oluyor; tamamen duygusal mimik ve jestlerle ekonomiye, büyük pazara, özelleştirmeye, global kapitalizme ve izleyici koltuğunda oturan topluma güzel bir seyirlik sunuluyor. Her zamanki gibi mimarlık politik ve finansal gücün manevralarını perdelemek ve idealize etmek üzere kiralanıyor. Fakat ortaya çıkan devasa ve ihtişamlı binalar iyi işlemiyor, iyi işletilemiyor, kavramsal yola çıkışlarıyla çelişiyorlar. İşte tam da burada ‘ikonik’ oyunumuz başlıyor; destekleyiciler ve mimarlar diyorlar ki; ‘bizlerin ölçek binaları aslında şehirlerimize kimlik katıyor’. Ama yüzlerce yıldır zaten bütün kimliğini kuşanmış olan şehirlere hangi kimliği katabilmekten bahsediyoruz?  Ekonomistler ve ‘pazarbilimciler’ mimarlığın bir marka olduğunu, global pazara bir şeyleri satmaya ikna etmek gibi bir görevi olduğunu; bunların da şaraptan sanata, modadan diktatörlüğün propagandasına kadar değişken bir ölçeği olduğunu ileri sürüyorlar. Aslında inşa edilen gerçeğin bütün yatırım kararında böyle bir hayaller bütünü olduğunu, bunun da bir promosyon atmosferi oluşturduğunu söylemek mümkün. Bugün birçok büyük ölçekli bina, yabancı yatırım paketleri aslında. Bu binaların sosyal veya yerel kaygılar hakkında söyleyecekleri çok az şey var. Gerçi bugün bir yere birkaç tane yeldeğirmeni koyduğunuzda çevre hakkında duyarlı olmuş oluyorsunuz. Bütün bunların esas amacı kar gerçekleştirmek ve arazi fiyatlarını artırmak. Bilgisayar ekranındaki saydam ve sanal görüntüler gibi, mimari projeler de sadece bir avuç yüzeyler, işaretler ve geçici efektler seviyesine inme tehlikesi taşıyor. 

‘Bilbao etkisi’ mimarlığın sadece kendisi için form oluşturmasına yönelik boş bir retorik geliştirmişti. Bundan etkilenen belediye başkanları da şehirlerinin ilgi çekmesi ve prestij kazanması için, yıldız mimarlara böyle büyük projeler yaptırmanın yeterli olduğunu düşündüler. Bu sebeple, yerine uygun, iyi tasarımlı binalar yapmaktansa, bu ‘yıldız sisteminin’ Pritzker ödülü (mimarlığın Nobel’i) de almış bazı mimarları, sürdürülebilirliği olmayan, içi boş özelliklere sahip, karmakarışık formlardan oluşan, gerçek anlamları hala anlaşılamamış binalar yapmayı tercih ettiler. Pritzker ödülü de üstünlüğü vurgulayan “marka” bir ödül olarak kullanılmaya devam etti, bu savaşta kantite kaliteye üstünlüğünü ilan etti. Modern mimarlık uygulamacıları bu karmaşık tasarım anlayışından, hangar gibi mimarlık atölyelerinde seri üretilen mimarlık ürünleri enflasyonundan nasibini her geçen gün alıyor. Mimarlar bu pazarın istediğini verebilmek için kendilerini ve işlerini karikatürize ediyorlar. Bu sistemde mimarlık ruhunu kaybediyor ve toplumun beğendiği form bütününe dönüşüyor. Sizce temalı parklardan, işlevsiz havaalanlarından veya gökdelenlerden daha fazla müzelere ihtiyacımız yok mu? Mimarlığın toplumsal kültüre hizmet etmek, hem şehre hem de doğaya katkıda bulunmak gibi önemli bir görevi yok muydu? “

http://www.yapi.com.tr/haberler/yildiz-mimarlarla-sorunumuz-mu-var_62412.html

Read Comment Section
3 Yorum Yorum Yaz
  • Fonksiyon şart ancak mimarlığın özünde olan tasarım da şart. Aksi takdirde mekan kurgulamasını sıradan bir vatandaş da yapabilir. Burada mimara düşen, kesinlikle en fonksiyoneli en güzel sunmaktır... Evet katılıyorum yeri geldiğinde gerek fonksiyondan gerekse kütleden ödün verilebilir. Ama şunu unutmamak gerekir; tasarlanan mekanların asıl görevi fonksiyonudur. Fonksiyonuna uygun yapılmayan ama ihtişam dolu bir yapı sadece bir heykeldir. Belki böyle yapılara da ihtiyaç var. Ancak kaç tane? Bu kadar çok olması gerekli mi?? Ya da şöyle diyelim: Yapılan her bina bu yarışın içinde mi olmalı?? HAYIR!! Bu çok yalnış bir mimari yargı olur. Hele hele bunun, zaten kimliği olan bir kentte, kimlik oluşturduğunu savunmak daha da yanlış... Belki ikinci bir kimlik! Gerekli mi? YANITLA
  • Yenilenme,farklılık isteği,sanatın doğasında mevcut zaten,ama HİÇBİR ZAMAN unutulmaması gereken en önemli husus, MİMARLIK,yanlızca bir SANAT değil,aynı zamanda FONKSİYON KURGULAMA işlevidir. Çünkü,yaşam fonksiyonlarının,ihtiyaçların gerektirdigi her istek, planlamayı ve tabii ki beraberinde mimari kitleyi de etkileyecektir,etkilemesi gerekir de! Özetlersek,MİMARLIK KAVRAMINI diğer sanat dallarından ayıran en önemli FARKLILIK, FORM ve FONKSİYON kavramlarının,birbirinden ayrılamaz (ENTEGRASYON) beraberliğidir.Bazen biri diğerinden biraz öne çıkabilir,ama biri diğerini -nerede ise -yok sayamaz. Mimarlık Tarihi,böyle sayısız örnekle doludur. Kanımca bugun,son 10 yılda görülen örneklerde 'yıldız mimarlar'ın eserleri büyük bir bölümünde görüldüğü gibi islevsellik, (FONKSIYON),ÇOK ÖNEMLİ GÖRÜLMEMEKTE ne yazık ki. Ben bunu KAPİTAL'in pompaladığı ve ön plana çıkardığı 'yıldız'larla yürüttüğü ÇOK PAHALI bir moda olarak kabul ediyorum. Çok hoş formu olan,fakat fonksiyonsuz bir binalar dolu. YANITLA
  • Değişime ihtiyaç var. Rutin işlevselliklerden bıkmış olarak durağanlıklara son vermek isteyebiliriz, ancak tasarım ürünü olarak iki gün sonra vazgeçeceğimiz binaları inşa edemeyiz. Binalarımız hem işlevsel, hem sanatın bilincini taşıyan, hem de gelecek nesillere de devredeceğimiz yapıtlar olmalı. Etrafımızda sanat adına yapılan anormalliklere göz yummamalıyız. Çabuk tüketilen sanat anlayışı ile büyük finans ve boyutlarda yıllarca şehirlerimizde yaratılan görüntü kirliliklerine izin vermemeliyiz. Modernlik anlayışımızı toplum yararına iyi bir elemeden geçirmek zorundayız...... YANITLA
3 yorumdan 3 tanesi gösteriliyor. 
Yorumunuzu ekleyin
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!