Foto: Tatilya yıkılırken...
Doğan Hasol’un Sürekli Yıkıyoruz!..
yazısı(*) mimarlığa, mimarlara saygısızlığımızın utandırıcı
örneklerini veriyor.
Yeni bina yapmakla övünüyoruz, görkemli açılışlarla
bunları kamuoyuna duyuruyoruz ediyoruz. Peki sessiz sedasız yapılan
yıkımlardan haberdar mıyız? Hayır! Bu olumsuz anlayışımız yüzünden, ödül
almış birçok binanın yerinde yeller esiyor. Bunlar ne eskidiğinden, ne
yıkılma tehlikesinden ötürü yıkılıyor. Arsasının üzerine daha çok katlı
yapıların yükselmesi amacıyla kazma vuruluyor. Üstelik mimarlık ödülü
kazanmış yapıların o kente bir özellik kazandırdığı görüşüne de itibar
etmiyoruz. Hasol’un yazısından alıntıladığım aşağıdaki bölüm, İstanbul ve
Ankara’daki rant hırsının vardığı noktayı gösteriyor: “Yepyeni binalar,
arsasına tamah edilerek yıkılıyor. Bu durum eski yıllarda da yok değildi.
Örneğin, başkent Ankara kaç kez yıkılıp yeniden yapıldı. Sıhhiye-Kızılay arası
yani eski adıyla Yenişehir kaç kere çehre değiştirdi. Bu bölge, iki katlı
evlerden 8-9 katlı işyerlerine dönüştü.
Bugünkü durum eskisinden farklı:
İmar durumları yürürlükteki imar planlarından koparılarak parsel bazına
indirildi ve değişim süreci hızlandı. Böylece yıkımlar artmaya başladı. Ve
sonuçta, artık gencecik binalar yıkılır oldu. İsterseniz hemen birkaç örnek
verelim. İstanbul Beylikdüzü Tatilya Binası; bina 14 yıl yaşayabildi yerine
alışveriş merkezi yapılmak üzere yıkıldı. Levent’teki otomatik kat otoparkı, 10
yıl yaşayabildi. İstanbul Maslak’taki Vestel (sonradan Garanti Bankası) binası,
16 yıl yaşayabildi.
İlk iki yapı ödül kazanmış yapılardı. Tatilya ve Kat
Otoparkı Avrupa Çelik Birliği Ödülü’nü kazanmışlardı.”
Bugün
yitirilmiş 20. yy mimarlık yapılarının birkaçı ise şöyle:
Taksim
Belediye Gazinosu (Rüknettin Güney), yerine bugünkü Ceylan İntercontinental
yapıldı. TBMM Lojmanları (Behruz Çinici), yerine yüksek konut blokları
yapıldı. Kervansaray Oteli (Muhteşem Giray, Affan Kırımlı), yıkıldı.
İstanbul Şark Kahvesi (Sedad H. Eldem), yıkıldı, yerine 3/4 ölçeğinde
replikası yapıldı. Maçka Oteli (Yılmaz Sanlı, Yılmaz Tuncer),
özelleştirildi, yıkıldı, öylece duruyor. Uşaklıgil Yalısı (Sedad H. Eldem)
bozuldu. Tatilya (Oktay Nayman), yıkıldı yerine AVM yapıldı. Levent’teki
612 araçlık otopark (Levent Aksüt, Yaşar Marulyalı) işletilmediği için yıkıldı.
Büyük Ankara Oteli (Marc Saugey, Yüksel Okan), bina özelleştirildi, mimarisi
bozuldu. Yalova Termal Otel (Sedad H. Eldem), 1984’te Kenan Evren’in emriyle
yıkıldı. Maltepe Havagazı Fabrikası ve Elektrik Santralı, yıkıldı.
*
* *
Yıkımlar hem özel kesimde, hem devlet kesiminde sürüyor.
Behruz Çinici’nin yaptığı Ankara’daki Milletvekili
Lojmanları 3 katlı imiş ve 2 bin nüfus yaşıyormuş. Şimdi 10 bin nüfus
yaşıyor. Binalar 35 kata kadar çıkmış. Yıkılanların yerine güzel örnekler
yapılmıyor. Çirkin yapılar ayrıkotu gibi büyüyor. Türkiye, gökdelenler ve
alışveriş merkezleri cehennemine dönüştü. Yıkım histerisinin ve çok katlı
binaların trajikomik romanını Tahsin Yücel’in Gökdelen’inde okuyun. Hepimizin
bildiği, gördüğü ama zamanla unuttuğu yıkımlardan birkaçını okuyun, belki
önlemek için çabalarda bulunursunuz.
(*) Sürekli Yıkıyoruz!..,
Doğan Hasol, Yapı 340, Mimarlık-Tasarım-Kültür-Sanat, Mart 210, s.
46.
|