Siemens’e ilk adımı daha lise yıllarında staj yapmak için
atmış. Atış o atış. 33 yıl boyunca Siemens’in farklı ülkelerdeki farklı
birimlerinde görevlerden sonra 3 yıldan beri anavatanında. Siemens AŞ’nin genel
müdürü. Belli ki yurtdışı birikimi Gelis’e Türkiye’ye biraz daha farklı gözlükle
bakma yeteneğini kazandırmış. Siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunları,
çalkantıları yakından izlese de gelecekten hayli umutlu. “Herkeste bir korku
var. Ancak bu ülke inanılmaz bir dinamizm içinde. Hayatta her yenilik aynı
zamanda bir stres kaynağıdır. Önemli olan sorunları kuma gömmeyip üzerine
gidebilmek” diyor.
“Cumhuriyet gazetesi Türkiye’de en severek okuduğum gazete” diyen
Hüseyin Gelis ardından da ekliyor: “Her sabah Die Zeit, Wall
Street ve Financial Times da okurum. Dünyada yalnız ekonomik kriz yaşanmıyor ki,
etik krizi var, eğitim krizi var, su ve enerji krizi var. Bir dönüşüm
geçiriyoruz. Bunu iyi anlamak gerekiyor. Kamu kadar özel sektörün de sorumluluğu
var. Bunu göz ardı edemeyiz…”
Hüseyin Gelis ile hem geleceği hem de Siemens’in Türkiye’deki faaliyetlerini
konuştuk.
‘Eğitim sorgulanmalı’
- Siemens’in sloganı “Türkiye’nin geleceğine yatırım yapıyoruz.” Siz
bu ülkenin geleceğini nerede görüyorsunuz?
- Gelis: Öncelikle eğitimde. Artık üniversite diplomasının
tek başına bir anlam ifade etmediği bir dönemdeyiz. Türkiye’de eğitim dediğiniz
zaman üniversite eğitimi akla geliyor. Üniversite diploması eskiden kapı
açıyordu. Ama artık tek başına açmıyor. İş dünyası öncelikle beceriye, lisana,
bilgisayar kullanımına ve kaliteye bakar. Bu her yerde böyledir. Bugün Avrupa’da
3 yılda üniversiteden mezun ediyorlar gençleri. Bunların çoğu bir şey bilmiyor.
İş dünyasının beklentilerini karşılamaktan uzaklar. Bu yüzden eğitim çok önemli.
Türkiye genç nüfusunu iyi eğitmeye öncelik verirse, önemli bir eşik atlar.
Örneğin bu ülkede öğrenciler eğitimleri sürecince İngilizce ders alırken neden
dertlerini bile anlatamadan mezun oluyorlar? Bunun sorgulanıp yeni çözümler
geliştirilmesi şart. Tabii eğitim deyince kamuya olduğu kadar özel sektöre de
sorumluluk düşüyor.
- Bu konuda özel sektör ne yapabilir?
- Örneğin Siemens olarak eğitim bizim de önceliklerimiz arasında... Türkiye
Teknoloji Vakfı ile birlikte eğitim programları hazırlıyoruz. Geçenlerde
KOBİ’lere yönelik nasıl eğitim programları hazırlayalım diye konuştuk. Finans ve
belirli teknoloji alanlarında eğitimlere ihtiyaçları var.
- İşsizlik önde gelen sorunlardan biri. Bir yandan istihdam
yaratmayan bir büyüme yaşanıyor, nitelikli işsizlerimizin sayısı bile hızla
artıyor, öte yandan çalışacak eleman arayanlar istedikleri nitelikte insan
kaynağı bulamamaktan yakınıyor. Uzun yıllar yurtdışı deneyimine sahip biri
olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Ben bu soruya daha çok iş dünyası gözlüğü ile yanıt vermek istiyorum. Makro
ekonomik politikaların yanı sıra biraz daha kreatif düşünmemiz gerekiyor. Yeni
fikirler çok önemli. Kentleşme olgusuna dayalı yeni çözümler üretmek gerek.
Bugün Türkiye’de halkın yüzde 70’i kentlerde yaşıyor. Bu yüzden bir kent
konsepti oluşturabiliriz. Ev-ofisleri desteklemek, esnek çalışma modelleri,
kadınları çok daha fazla iş dünyasının içine çekecek politikalar geliştirmek
istihdama da olumlu yansıyacaktır. Kişiye özel ürün ve çözümler de önemli bir
alan.
Bir diğer konu da farklı alanlara yönelmek. Örneğin çağrı merkezleri. Bu
merkezlerin önemi giderek artıyor. Bugün Hindistan’ın yaptığını Türkiye de
yapabilir. Avrupa’dan bakacak olursak Türkiye aslında çok uygun bir merkez. Bu
işin üzerine gitmemiz lazım ama bu konuda devletten destek gerekiyor.
Bugün Almanya’da Siemens’in iç hizmetlerinin yüzde 80’ini Türkiye’den
karşılıyoruz. Ve Almanca olarak…
Düzce’deki çağrı merkezinizden bahsediyorsunuz değil mi?
- Evet. Şu anda Düzce’de 250 kişi çalışıyor. 3 yıl içinde 750’ye ulaşması
hedefleniyor. Burada yetişmiş ya da Almanya’dan Türkiye’ye dönenler çalışıyor
merkezde. Biz Rumca bilen elemanı bile değerlendiriyoruz. Türkiye’de bir de öyle
bir zenginlik var. Farklı dillerin olması avantaj.
|