Harbiye Kültür Vadisine Yönelik...
Taksim Meydanı için Yargı Süreci Başladı
Peyzaj Mimarları Odası İstanbul...
Meydan Olmamakla Eleştirilen...
'Taksim Meydanı Yayalaştırma...
“Kamusal Mekana Müdahale,...
Başkan Topbaş: Yayalaştırmada...
Taksim, Dalış Tünelleriyle Parçalanmış ve İnsansızlaştırılmış Bir Meydana Dönüşecek
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehircilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülşen Özaydın'a Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'nın neden bu kadar önemli olduğunu sorduk.
Taksim Meydanı ve Gezi Parkı, İstanbul için neden önemli?
Taksim, erken Cumhuriyet döneminin belirli bir şehircilik yaklaşımıyla oluşturulmuş meydanlarından biri, iktidarın temsili bir alanı ve simgesel mekânıdır. Hemen yanında da onunla birlikte aynı öneme sahip Gezi Parkı bulunur. Dolayısıyla ikisine ayrılmaz bir bütün olarak bakmamız gerekir. Ayrıca Gezi Parkı İstanbul’da, mekânsal kurgusuyla Cumhuriyet’in ilk şehircilik projelerinden biri olmasıyla da değer taşımaktadır. O yıllarda Türkiye’ye davet edilen şehirci-mimar Prost; 1939 yılında proje çalışmalarına başlıyor ve 1943 yılında da Gezi Parkı açılıyor. Bu açık alan Prost tarafından, 2 No’lu park olarak tanımlanan yeşil alanlar sistematiğini oluşturan bir öğe olarak planlanıyor. Bu nedenle Gezi Parkı’na tek başına bir yeşil alan olarak bakamayız. Gezi Parkı’na, Taksim Meydanı’ndan başlayan yeşil strüktür içinde, Elmadağ, Harbiye, Kongre Vadisi ile Dolmabahçe’ye kadar inen o büyük yeşil alan sisteminin bir tamamlayıcısı olarak bakmamız gerekir. Son zamanlarda kullanım açısından biraz yıpranmıştır, ama bize önemli bir açık alan kullanımı sunmaktadır. Gördüğümüz kadarıyla kimse bir düzenleme yapılmasın demiyor; ama bir yöntem sorunu var galiba? Evet, bir yöntem problemi var. Plan-proje sürecindeki sorunları pek çok açıdan sıralayabiliriz; bir kamusal mekâna bir anda çok radikal müdahaleler yapmak yerine, başlangıçta çok daha basit müdahaleler düşünülebilir… Örneğin meydanı bir otobüs park alanı olmaktan kurtardığınızda sorunları hafifletmeye başlarsınız ve ulaşım işletmesi olarak yeni bir düzenleme yapıldığında da meydan otobüslerle işgal edilmiş halinden kurtulabilir. Gerçekleştirilmesi düşünülen ulaşım projesinde içerik olarak da birçok problem var. Dalış tünelleri bir otoyol düzenleme aracıdır. Böyle bir mantıkla kentin göbeğindeki bir kamusal mekân düzenlenemez. Meydana bağlanan caddelerin dalış tünelleriyle yok ettiği yaya erişimi olmayınca meydanın yayalaştırılmış olmasının anlamı ortadan kalkar. Dolayısıyla kendi mantığıyla ters bir durum ortaya çıkıyor. Yayalaştırılmış ancak insansızlaştırılmış bir yok yer… Kentin böylesine çok kullanılan alanlarında, dalış tünelleriyle transit olarak meydanı görmeden geçenler kent yaşamından da koparılmış oluyor. Dünyada birçok kentin meydanlarına bakarsanız, mutlaka bir kenarından sakin bir trafiğin geçtiğini görürsünüz. Meydanı daha yaşanılır kılan bu kaotik olmayan birliktelik. Altından tünellerle geçilen kent meydanları yaklaşımı çoktan terk edilmiş durumda. Beyoğlu genelinde düşünülen diğer projelerle (Tarlabaşı, Emek Sineması vs) nasıl ilişkilendirmeli Taksim Meydanı düzenlemesini? Kente yapılan genel müdahale biçimlerine bakarsak öncelikle çok parçacı bir yaklaşımın olduğunu görürüz. Bu bahsettiğimiz alanların ele alınış biçimi de öyle. Her biri, kendi bulunduğu alana ilişkin kararlar üretiyor. Bu örneklerde gördüğümüz tasarım yaklaşımındaki diğer bir sorun ise; hepsinin yerleşme geleneklerini ve mekân kültürünü yok ederek, mekânı dönüştürmek ve rant odaklı bir yaklaşımı sergilemek biçiminde okuyabiliriz. |