Harbiye Kültür Vadisine Yönelik...
Taksim Meydanı için Yargı Süreci Başladı
Peyzaj Mimarları Odası İstanbul...
Meydan Olmamakla Eleştirilen...
'Taksim Meydanı Yayalaştırma...
“Kamusal Mekana Müdahale,...
Başkan Topbaş: Yayalaştırmada...
Taksim, Dalış Tünelleriyle Parçalanmış ve İnsansızlaştırılmış Bir Meydana Dönüşecek
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehircilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülşen Özaydın'a Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'nın neden bu kadar önemli olduğunu sorduk.
Mimar ve şehir plancılarından oluşan bir grup akademisyen, 03 Şubat Cuma günü 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na başvurarak, Gezi Parkı'nın da 'korunması gereken kültür varlığı' olarak tescillenmesini talep etti. ODTÜ Mimarlık Bölümü’nden Prof. Dr. Cânâ Bilsel ve YTÜ Şehircilik Bölümü’nden Prof. Dr. İclal Dinçer ile birlikte kurula sunulan dilekçeyi hazırlayan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehircilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülşen Özaydın'a Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'nın neden bu kadar önemli olduğunu sorduk.
Taksim Meydanı’nın yeniden düzenlenmesini tartışıyoruz. ‘Meydan’ bizim için ne anlama geliyor? Konuya kamusal alan ve mekân olarak bakmak gerek. Kamusal alan, çok boyutlu daha soyut bir kavram; kamusal mekân ise bunun fiziksel olarak görünen hali. Bizim kent geleneğimize ve yaşam biçimimize bakarsanız, bir ‘meydan’ olgumuz yok. Meydanı, kamunun bir araya geldiği yer olarak düşünürsek; Osmanlı kent dokusunda bu buluşma, cami, külliye, medrese gibi büyük kamusal yapıların avlularında gerçekleşmiş. Sokaklar ise daha çok konutlara veya kamusal mekânlara erişim sağlayan mekânlar. Cumhuriyet döneminde ise modern kentin oluşturulmasıyla birlikte bilinçli olarak yapılan meydanlar var. Taksim’i de bu anlamda değerlendirmek gerekiyor. Taksim örneğinden yola çıkarsak, karar vericinin ‘meydan’a müdahale biçimini nasıl okumalıyız? Meydanlar, kentlilerin kullandığı kamusal mekânlardır; bu nedenle kamusal mekâna müdahale biçimi doğrudan kentlileri ilgilendirir. Taksim’de yapılmak istenen müdahale her ne kadar “yayalaştırma projesi” olarak adlandırılsa da, dalış tünelleriyle taşıt yolunu yerin altına alarak ve yayanın mevcut durumda kullandığı alanları gasp ederek yayalaştırma yapılamaz. Bir kamusal mekânın altı ve üstü ayrı ayrı ele alınamayacağı gibi, ihya amaçlı bir rökonstrüksiyonla meydanın kullanım alışkanlıkları da ortadan kaldırılamaz. Kamusal alanın ve mekânın çok bileşenli yapısı konuya, ilişkisel düşünen şehircilik disiplininden bakmayı ve yaşayanların görüşlerinin alındığı, müzakereye açık bir süreçte karar alınmasını gerekli kılar. Oysa günümüzde projeler önümüze genellikle bittikten sonra sunuluyor ve onun üzerinden tartışmak zorunda kalıyoruz. Oysa kentsel projelere başlangıçta çok geniş bir bakış açısıyla, farklı bileşenleri bir araya getiren bütünleştirici bir yaklaşımla katılımın sağlanması ve programın tartışmaya açık olmasının koşullarının oluşturulması gerekir. Bu noktada Taksim Meydanı’nı sadece Taksim Meydanı olarak kendi sınırları içinde gören bir yaklaşım da yanlış olur. Kamusal mekân olarak meydanı hem kendi içindeki alt bileşenlerle birlikte düşünmek; hem de İstanbul için Taksim Meydanı’nın anlamı, önemi ve kent ölçeğinde kurduğu ilişkileri değerlendirerek yaklaşmak gerekir. Aksi durumda Gümüşsuyu Caddesi’nden, Cumhuriyet Caddesi’nden, Mete Caddesi’nden, Sıraselviler’den dalış tünelleri yapmak, ulaşımın bir sistem olarak ele alınması yaklaşımıyla da çelişkili bir durum yaratır. Problem çözmek yerine bilâkis sorun yaratılmış olur. |