Sular özelleştirilemez
Bu finans modeli nasıl olabilir? Örneğin, ücretlendirme yerine bir bedel takdiri olması gerekir. Ama iş şu anda ücretlendirmeye doğru gidiyor. Ücretlendirmenin sonucunda da bazı düşük gelirli sosyal kesimler tarafından ödenememezlik riski ortaya çıkıyor. Su faturalarının çok yüksek olmasının getireceği birtakım sosyal sorunların da ortaya çıkacağı hesap edilmelidir. Esas olarak su kaynakları yönetimi çok dikkatle ele alınması gereken bir çalışma olarak ortaya çıkıyor. Su kaynaklarını geliştirirken çok dikkat edilmeli. Çünkü verimli geliştirilmelidir. Bu da büyük yatırımlar ister. Bu noktada DSİ nasıl bir konuma oturuyor? Su kaynaklarımızın planlanması ve uygulanması için bizim çok deneyimli, donanımlı, bilgili kurumumuz DSİ'dir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) 1954'ten bu yana çalışan bir kurum. DSİ yasal olarak su ve toprak kaynaklarımızın geliştirilmesi için yetkili kılınan bir kuruluştur. Hal böyleyken belki bu kurum içinde ortaya çıkan kimi zafiyetler sebep gösterilerek kredi desteğiyle gelen birtakım müşavir firmalar tarafından yeniden yönlendirilmesi, farklı bir modelle değerlendirilmesi noktasına gelindi. Bizim böyle deneyimli, donanımlı bir kurumumuz varken başka yollar aramak niye? Bazı görevler yine başka firmalara verilebilir. Ama bunların mutlaka bu bilgili, görgülü ve deneyimli kamu kuruluşumuzun denetiminde ve gözetiminde olmaları gerekir. Bütün dünya ülkeleri de zaten bunu böyle yapıyorlar. Su yönetimindeki yanlış planlamalar özellikle Ankara halkına bu yaz inanılmaz bir susuzluk çektirdi. Bu nasıl bir aymazlıktı? Bu bize örnek olmalıdır. Gerede suyunun devreye sokulmasındaki gecikmenin nelere mal olduğunu gördük. O nedenle su kaynakları planlama yapısı, merkezi otoritenin içinin boşaltılmadığı uzman kamu kurumları tarafından yapılmalıdır. Kamu kurumlarının bu faaliyetleri de mutlaka öbür kamu kurumlarıyla koordinasyon içinde yapılmalı. İstanbul gibi şehirlerde su havzalarının yapılaşmaya açılması nasıl bir mantıktır? Bunu izah etmek mümkün değil. Bu tam anlamıyla popülist politikaların su havzalarımıza kadar uzandığı bir süreç. DSİ, gerek su havzalarımızın gerek akarsu yataklarımızın yapılaşmaya açılmaması konusunda defalarca ikazda bulunmuştur. Buna rağmen çarpık kentleşme, özellikle büyük kentlerimizin çevresini kuşatan gecekondulaşma, buna göz yuman siyasi duruş ve davranışlar, sonuçta hem kentlerimizi hem su havzalarımızı tehdit eder bir duruma geldi. Buna derhal son verilmelidir. Bunu yapabilmek için de yetkili kurum ve kuruluşlara yaptırım uygulama yetkisi getirilmelidir.
|