Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

"Kılavuz Yoksa, Frenden Bahsetmek İmkansızdır"

TASİAD Standart ve Mevzuat Komitesi Üyesi Mustafa Görmüş ile Mecidiyeköy'deki iş kazası ile bir kez daha gündeme gelen asansör / vinç kazalarını, standartları, alınabilecek tedbirleri konuştuk. Gümüş, "Kılavuz yoksa, vincin ya da asansörün üzerinde paraşüt varmış yokmuş bir önemi kalmaz; bu da bir uygulama hatasıdır" diyor.

yapi.com.tr
"Kılavuz Yoksa, Frenden Bahsetmek İmkansızdır"

Türkiye’deki satın alma pratiğini de 'fiyat' belirliyor. Odağına 'daha ucuz'u alan bu kültürün iş güvenliğine yansıması nasıl oluyor?

Bence satın alma kültüründen önce satış kültürünü değiştirmemiz gerekiyor. Mesela ‘akreditasyon’, ‘A tipi muayene kuruluşları’ diyoruz ya; akreditasyonun doğasında bağımsızlık, tarafsızlık ve eşitlik vardır. Eğer sen X firmasına Y hizmetini A liraya veriyorsan, bunu diğerlerine de aynı fiyattan sunmak zorundasın. Bir A tipi muayene kuruluşu bir fiyat listesi yayınladıysa, proje birleştirme gibi bazı özel durumlar dışında bu fiyatın dışına çıkmamalı. Bu bir mühendislik hizmeti; bu kültürün yozlaştırılmaması gerek. Mühendislik kültürü almış birinin, verdiği mühendislik hizmetiyle ilgili pazarlık yapmaması gerekiyor. Doktorla pazarlık yapabilir misiniz? 200 TL’lik muayene ücreti için “150 TL olursa midemi sana gösteririm” diyebilir misiniz? Satın almadaki kişi, aldığı ürün veya hizmeti karşılaştırabilecek vasıfta olmayabilir; çünkü beton alınacağı zaman da, periyodik kontrol hizmeti alınacağı zaman da, iş güvenliği hizmeti alınacağı zaman da aynı kişiler satın alma yapıyor. Ben dünyanın pek çok ülkesinde hizmetimi sunmak için görüşmeler yaptım; bunun pazarlığının bir TC sınırları içinde, bir de Uzak Doğu’da Çin’de yapıldığını gördüm.

Sürekli ‘asansörler tehlike saçıyor’, ‘denetimden geçen asansörlerin şu kadarı kırmızı etiket aldı’ gibi haberlerle karşılaşıyoruz; sürekli bir tehlike vurgusu var. Yazılanların ne kadarı gerçeği yansıtıyor?

Aslında bu tür istatistiki verilerin kamuyla paylaşılmasına çok da taraftar değilim. Çünkü istatistik, üzerinde çok rahat oynayabileceğiniz bir alan; nasıl yorumladığınıza bakar. Örneğin birkaç ay önce yapılan bir haberde İstanbul'da yapılan denetimlerden bahsediyordu ve 6 bin asansörün yaklaşık yüzde 90'ına kırmızı etiket vurulduğu söyleniyordu. İnsanımız kırmızı etiketin ne olduğunu bilmiyor. Asansör bir cinayet aleti de olabilir; ama öte taraftan asansör kullanıcılarının birçok tehlikeyle karşılaşma olasılığı da sıfır. O haberde referans verilen kurumun portföyünde 60 bin asansör var ve 6000'inin denetimini yapmış; sonra da 'İstanbul'da bulunan asansörlerin yüzde 90'ı tehlikeli' diye haber yapıyorsun. Asansör Sempozyumu'nda da tartışılan konulardan biriydi; 'kırmızı'yı biraz daha yumuşatmamız gerekiyor. İlgili yönetmeliğin tebliğinin yazılış aşamasında TASİAD'ı temsilen ben de görev aldım; orada bazı durumlar için kırmızı ve sarı arası bir rengin olması gerektiğini savundum. Bunun gerekçesi de asansör çalışmaya devam etsin, ama bina yönetimi de en kısa zamanda örneğin üç ay içinde asansörü bakımdan geçirmesi gerektiğini bilsindi. Ama ne yazık ki kabul görmedi ve bu kurallar kabul edildi. Ama sevindirici bir gelişme var; iki büyük muayene kuruluşumuzun (TSE ve Makine Mühendisleri Odası) istatistikleri, tehlike arz eden asansör oranının yüzde 75'lere indiği yönünde; bir iyileşme var. Ki bu rakamlar yılın ilk döneminde tespit edilen uygunsuzlukları yansıtıyor; ikinci dönemde bu tespit edilen uygunsuzlukların tekrar kontrolü yapılır. Ben bu rakamın yüzde 70'lere düşeceğini düşünüyorum.

Kırmızı etiket gerektiren ve en çok karşılaşılan olumsuzluklar nelerdir?

Asansör Sempozyumu'na katılan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yetkililerinin aktardığına göre, artık asansörlerin montajının dışında bakımı da denetlenmeye başladı. Yanlış montajın yanısıra yanlış bakım nedeniyle de ciddi cezalar kesiliyor. Yasal mevzuat gereği, asansörün işletmeye açıldığı andan itibaren iki yıl boyunca garantide kalabilmesi için, bakımının mutlaka montajı yapan ya da onun yetkili servisi tarafından yapılması gerekiyor. İki yılın sonunda isteyen istediği yerden hizmet alıyor. İşte o noktada bina yöneticisi doğru bakım, doğru teknik servisle çalışmıyorsa; o asansör muhteşem bir asansörken kırmızıya dönüşebilir. Asansörlerde çok fazla elektronik güvenlik devresi vardır. Bu devreler, bir tehlike algıladıkları anda hemen arıza durumuna geçerler. Genelde bunun kaynağı da kapılardır. Yöneticiler bu gibi durumda hemen yetkili servisi ararlar; servis sorumlusu gelir, bir düğmeye basar ve asansör tekrar çalışır. Bu ertesi gün de tekrarlanır; bina yöneticileri isyan ederler asansörümüz çok sık ve fazla arıza veriyor diye. Oysa o arıza vermiyor; aksine güvenli hale getiriyor asansörü. Çünkü en güvenli makine, çalışmayan makinedir. Yöneticinin şikayetleri ve üstelik bir de ucuza alınmışsa o bakım işi; bir süre sonra o elektronik devreler by-pass edilir. En çok da bu bir tehlike olarak çıkıyor karşımızda. Bizim en çok karşılaştığımız ve yüzde 95 kırmızı etiket gerekçesi olan durumlardan biri de, kaçak akım koruması konusu. Yurtdışından son teknoloji ürünü asansörler gelir, yerine monte edilir, biz muayenesini yaparız ve kırmızı etiketi vururuz. Çünkü bizim mevzuatımızda bir insanın kaçak akımdan korunması için gerekli olan minimum seviye 30 miliamperdir; ancak o sistemler 300 miliampere göre yapılmıştır. Bu aradaki fark nedeniyle sıfır asansörler dahi kırmızı etiket yiyebiliyor.

Standartların önemi son yıllarda daha çok vurgulanır oldu; hatta TSE başkanı, ticarette söz sahibi olabilmek için standart koyan bir ülke olmaktan bahsediyor. Ama 2013'te yayımlanan bir standardın hala Türkçesi yok. Bunu nasıl okumalı?

O, en büyük zaafiyetlerimizden biri... Bunu, kendi sektörümüzde de yaşıyoruz. Elektrikli ve hidrolik asansörlerle ilgili en güncel standartlar 2009’da yayımlandı; ancak bir tanesi Türkçe’ye 2011 yılında çevrildi. O da eksik çevrildi, yanlış yorumlar da var. Bunu TSE’ye bildirdiğimizde, “hayır, sizin yorumunuz yanlış” denilerek, kabul görmedi. Hidrolikle ilgili olanı ise 2013’te Türkçe’ye çevrildi; 4 yıl sonra. Türk Standartları Enstitüsü’nün standardizasyon biriminin çalışma biçimi, biraz sektörle işbirliği içinde. Yeterli sayıda personele sahip olmama ihtimalleri yüksek, çünkü binlerce standarttan bahsediyoruz. Makine direktifi olarak baktığımız zaman, sadece Makine Emniyeti Yönetmeliği’nde  100’ün üzerinde standart var. Yapı malzemelerinde 2 bin 600 standart var. Bunlar, Avrupa’yla entegre olması gereken, ana standartlar. Bir de bunların altları var.

Burada kritik olan şu; TSE’de bu standartların yayınlanmasıyla ilgili ‘ayna komiteler’ dediğimiz komiteler var. Ayna komiteler, TSE’den ve ilgili Bakanlıklardan temsilcilerle sektör profesyonellerinden oluşuyor. Sektörler, buna destek olmalı. Ben sektörün içindeyim ve ısrarla vurguluyorum; sektör, bu standartların ivedilikle uygulanmasını temin etmek adına o standardın Türkçeleştirilmesi için elini taşın altına sokmalı. Sistem, Avrupa’da da bu şekilde işliyor. İtalyan Standardizasyon Kurumu, ilgili standartları yayınlandıktan sonra 3 ay içinde İtalyancaya çevrilmesini sağlıyor. Onlar mı yapıyorlar İngilizce’den Türkçe’ye çevirisini? Hayır; sektör, kimi zaman da belgelendirme kuruluşları konuya, “Bu bizim standardımız, el atalım” şeklinde yaklaşıyor. Bizde sektör, standardın yayınlandığından bile bir yıl sonra haberdar oluyor; bu anlamda sektör iç iletişiminde bir sıkıntı olduğunu söyleyebiliriz.

TÜMÜNÜ GÖSTER HABERİN DEVAMI:   1  |   2
http://www.yapi.com.tr/haberler/kilavuz-yoksa-frenden-bahsetmek-imkansizdir_125210.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!