Doğu ile Batı kültürleri arasında buluşma noktası ve
İslam medeniyetlerinin Batılılar tarafından daha iyi anlaşılması amacıyla
İngiltere’de kurulan İslam Merkezi için
İznik Çini Vakfı’nın atölyeleri arı gibi çalışıyor.
Oxford Üniversitesi’ndeki merkezin duvarlarına yerleştirilecek
panonun 100 metrekarelik bölümü bitirildi. Geriye 300 metrekaresi kaldı. 35 genç
kız panoları zamanında tamamlayabilmek için sürekli çalışıyor.
İznik Çini Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Akbaygil,
panonun sekiz ay içinde teslim edileceğini söylüyor. "Vakfımız yurt dışında
birçok önemli projede Türkiye’yi temsil ediyor. İslami Kültür Merkezi de bu
projelerden biri. Merkezde Türkiye’den de bir ürünün olması kararlaştırıldığında
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri çini pano yapılmasını uygun görmüş. Bunun
üzerine uzun süren çalışmalar yaptık. Sonunda Bursa Muradiye Küllesi’ndeki
çinilerin örneklerini ürettik."
İznik’te bugün 23,5 23,5 santimetre ve 28,5 28,5 santimetre gibi iki ayrı
ebatta çini üretiliyor. Oxford’daki merkez için 23.5 santim boyutu tercih
edilmiş. Akbaygil, "Osmanlı bu boyutu kullanıyordu" diyor.
Çinilerde bitkisel desenlere yer verildi. Cennet bahçesini çağrıştıran
semboller, kûfi yazı ve sülüsler kullanıldı. 400 metrekarelik pano için 7 bin
200 adet birer arşınlık çini üretilecek. Mayıs ayında Türkiye’yi ziyaret eden
İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, vakfın Çini Süsleme Atölyesi’ni de ziyaret
etti. Kraliçeye panonun küçük bir parçası hediye edildi. "Kraliçe çinileri çok
beğendi, Prens Charles’a yapılan işin ne denli titiz çalışma olduğunu
anlatacağını söyledi" diyor Akbaygil.
İznik Vakfı 200 yıl önceki çini tekniklerini
gün ışığına çıkardı
15. ve 16. yüzyıllarda çinicilik, Osmanlı İmparatorluğu mimarisinde önemli
yer tutuyordu. O dönem yapılan mimari eserlerin en gözönündeki yerleri hep
çinilerle bezendi. Fakat 16. yüzyıldan sonra çinicilik, yeni örneklerine
rastlanmayan ve uzun yıllar sadece eski camilerin duvarlarında görülebilen bir
zanaat olarak kaldı. Bir dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun en gözde süsleme sanatı
olan çini şimdi yeniden gündeme eldi. Son 10 yılda, çini 400 yıllık uykusundan
uyandı.
1993’te Prof. Dr. Işıl Akbaygil’in öncülüğünde kurulan İznik
Eğitim ve Öğretim Vakfı uzun araştırmalar sonucu iki asır önce kaybolmuş üretim
tekniklerini buldu. Klasik teknolojiyi kullanarak fırınları yeniden oluşturdu ve
üretime başladı. Bunun ardından az sayıda sanatçı irili ufaklı atölyeler kurdu,
bu sanata ilgi yeniden canlandı. Çini popülaritesini neredeyse tekrar yakaladı.
Pahalı oluşu nedeniyle herkesin ulaşamadığı çiniler, bugün en gözde dekorasyon
malzemesi arasında.
Artık çini bir tarihi süsleme biçimi olarak kullanmaktan çıktı. Gündelik
hayatın içine girdi. Yurtdışındaki büyükelçilikler ve konsolosluklar da
dekorasyon malzemesi olarak binalarında çini kullanmaya başladı. Vakfın
çinilerine bugün bir çok yerde rastlamak mümkün. Özellikle belediyeler yaya
yoğunluğu olan yerlerde sık sık çini kullanıyor.
İstanbul Metrosu’nun Ataköy, Osmanbey, Taksim duraklarında da çini panolara
yer verildi. Özel şirketler dekorasyonlarında çini kullanmaya başladı. Yapı
Kredi Bankası Genel Müdürlük binası, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası binası,
İGDAŞ merkez ofisi, Halk Bank Genel Müdürlük binasının dekorasyonunda çini
kullanıldı.
Çini nasıl yapılıyor
İznik çinisi dört katmandan oluşuyor. Birincisine bisküvi tabakası deniliyor.
Bu tabakada değerli bir taş olan kuvars kullanılıyor. Kuvars tabakaları kırılıp
kille karıştırılarak hamur haline getiriliyor. Ahşap kalıplara dökülerek 10 gün
kurutuluyor. İkincisine astar tabakası adı veriliyor. İnce taneli ve temizlenmiş
kuvars içine, temiz frit ve kil ilave edilerek koyu kıvamlı bir bulamaç
hazırlanıyor. Bisküvi tabakası üzerine dökülüyor. 10 gün kurutulup, ve 40 ila
950 santigrat arasında pişiriliyor. Daha sonra desen tabakasına geçiliyor. Desen
çizgileri iğne ile nokta nokta deliniyor, eskiz kağıdı üstüne kömür tozu
serpiliyor. İğne deliklerinden geçen kömür tozu, deseni nokta halinde karo
üstüne aktarıyor. Lacivert ya da siyah boya ile kontur çekiliyor. Aralarda kalan
bölümler boyanıyor. Bu arada kuvars, kurşunoksit ve sodadan oluşan bir karışım
yaklaşık 1300 derecedeki odun fırınına atılıyor, sır denilen cam kütle elde
ediliyor. Daha sonra kütle porselen bilyeli değirmenlerde öğütülüyor, yıkanıyor,
eleniyor, kurutuluyor. Su bazlı organik bağlayıcı kullanılarak sır bulamacı
hazırlanıyor. Deseni çizilmiş karoların üstüne sürülüyor, yine üç gün kurumaya
bırakılıyor. Sonra yeniden fırınlanıyor.
|