İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, Samsun’da yaşanan su taşkınıyla ilgili olarak 4 Temmuz 2012 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. İMO, taşkın sonucu karşılaşılan maddi ve manevi zararların sebeplerinin; plansız ve çarpık kentleşme, altyapı çalışmalarının yetersizliği, bilimsel ve teknik gerçekler ile mühendislik hizmetlerinin yeterince göz önünde bulundurulmaması olduğunu vurguladı.
Basın bildirisinin tamamı şöyle;
"Samsun ilimizde dün gece yaşanan su taşkını sonucu 4’ü çocuk 9 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Taşkında yakınlarını kaybeden vatandaşlarımızın acısını paylaşıyor, yaralananlara ve maddi kaybı bulunanlara geçmiş olsun diyoruz. Samsun’da felaket bölgesinde incelemelerine devam eden Odamız, hazırlayacağı ayrıntılı raporu kamuoyunun bilgisine sunacaktır ancak konuyla ilgili ön tespitlerimiz aşağıda belirtildiği gibidir:
Türkiye’de ne yazık ki son yıllarda su taşkınları sonucu yüzlerce insanımız hayatını kaybetmiş, milyarlarca lira maddi zarar meydana gelmiştir. DSİ’nin verilerine göre ülkemizde su taşkınları sonucu son 20 yılda 300’ü aşkın vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Ayrıca yılda ortalama 100 milyon dolarlık maddi zarar yaşanmaktadır.
Türkiye’nin su taşkınları sonucu karşı karşıya bırakıldığı maddi ve manevi zararların sebepleri oldukça açıktır. Plansız ve çarpık kentleşme, altyapı çalışmalarının yetersizliği, bilimsel ve teknik gerçekler ile mühendislik hizmetlerinin yeterince göz önünde bulundurulmaması yaşanan kayıpların temel nedenini oluşturmaktadır.
Dere yataklarının imara açılması durumunda felaketlerin kaçınılmaz olduğunu biliyoruz. En son 2009 yılında İstanbul Ayamama dere yatağının taşması sonucu 31 insanımız canından olmuştu. Görünen o ki yetkililer yaşanan acılardan yeterince ders çıkarmıyor ve hala dere yataklarını yapılaşmaya açıyorlar, hatta yanlış uygulamalarla kentlerin cazibe merkezleri haline getiriliyorlar. Sayın Başbakan Ayamama felaketle ilgili ‘Doğa kendisinden alınanı er ya da geç geri alır’ tespitinde bulunmuştur. Bu söz ne yatık ki yaşananlarla doğrulanmıştır.
Samsun’da 9 insanımızın kaybına neden olan Mert ırmağı yatağı üzerinde geçmişte de tehlikeli şekilde bina inşa edilmesi sonucu 1967 yılında taşkın yaşanmış ve 102 binada meydana gelen yıkım nedeniyle büyük çapta maddi hasar yaşanmıştır. Ancak yetkililer derenin geçmişinde bulunan ağır faturaya rağmen dere yatağını yanlış planlamayla imara açmış, hatta dere yatağı dolguyla daraltıldığı için kesiti oldukça zorlanmış ve bugün yaşanan felakete ortam hazırlanmıştır.
‘Biz söylemiştik’ demek marifet değil, ancak yaşanan kayıpların nihayete ermesi TMMOB ve bağlı odaların kentlerimizle ilgili yaptıkları hayati uyarıların dikkate alınmasına bağlıdır. TMMOB’nin 2008 yılındaki Samsun Kent Sempozyumu’nda Mert ırmağı bölgesinin yapılaşmaya açılması nedeniyle büyük risk taşıdığı, ırmak kesitinin daraltılmasıyla sele davetiye çıkarıldığı, gerekli önlemlerin alınmaması durumunda büyük felaketlerin yaşanabileceği belirtilmiştir. Ancak tahmin edileceği üzere uyarılar dikkate alınmamıştır. Bugün yaşanan sonuç bu ihmallerin bir ürünüdür.
Samsun’da yaşanan felaketin can yakıcı diğer bir sebebi de su baskınına maruz kalan konutların devlet kurumu olan TOKİ tarafından inşa edilmiş olmalarıdır. TOKİ, konutları dere yatağına yaklaşık 30 metre mesafede inşa etmiştir. DSİ’nin 1976 yılında Mert ırmağının deniz kıyısından içeriye doğru yaklaşık 6,5 km ıslah edilmesi gerektiğini rapor etmesine rağmen devlet kurumları arasındaki koordinasyonsuzluk bizleri hayrete düşürmektedir.
Diğer taraftan kentsel dönüşüm adı altında ülkenin en kıymetli yapılaşma alanlarını rant gruplarına tahsis ederek bir şantiyeye dönüştürme amacındaki TOKİ’nin, yine kentsel dönüşüm adı altında inşa ettiği 450 haneli Samsun TOKİ Kuzey Yıldızı konutlarında yaşanan felaket bizleri kentsel dönüşüm projelerine dair bir kez daha kaygılandırmaktadır.
Plansızlığın, öngörüsüzlüğün, bilimsel verileri göz ardı etmenin en somut örneği olan Samsun Mert ırmağı taşkınını bir doğal afet olarak değerlendirmek ve vatandaşlara bu kapsamda açıklamak en hafif ifadeyle cehalettir, saflıktır.
Yetkililerin Ayamama deresi taşkını sonrası olduğu gibi bu felaketi de ‘bir doğal afet’, ‘kader’ gibi ifadelerle geçiştirmelerine izin verilmemelidir. Bizler imar planı yapılırken sel ve heyelan bölgelerinin imara açılmaması gerektiğini, konut yer seçiminde bu hususlara mutlaka dikkat edilmesi gerektiğini taşkın koruma uygulamalarını göz ardı ederek nehir kesitinin daraltılmaması gerektiğini biliyoruz.
Dolayısıyla insanlarımızı su taşkınlarının neden olduğu maddi ve manevi kayıplardan korumanın yöntemi son derece basit ve nettir. Yetkilileri bir kez daha bilime, tekniğe ve mühendisliğe uygun hareket etmeye ve yönetici olmanın sorumluluğu ile kentlerimizi yönetmeye çağırıyoruz."
|