strong>"1994'ten itibaren gecekondu 'ura' dönüştü"
Bir anda ne oldu da bu insanlar "işgalci" oldu?
Geçmişte, barınma sorununa, çeşitli politikalarla çözülebilir, iyileştirilebilir bir mesele olarak bakılıyordu. Getirilen aflar ve dağıtılan tapularla rantın paylaşılmasında nispeten bir ittifak sağlanmıştı; şimdi bu ittifak bozuldu. Yaptığımız araştırmada, gazete taramaları yoluyla bu konuda söylemin nasıl değiştiğine baktık. Çok net bir kırılma var. 1994'te Recep Tayyip Erdoğan belediye başkanı olduktan sonra gecekondularla ilgili söylem değişiyor. Gecekondu ve kaçak yapılarda yaşayan insanlar artık işgalci oluyor. Daha önce devlet eliyle çözülebilir bir meseleyken birdenbire kesilip atılması, gözünün yaşına bakılmaması gereken bir ura dönüşüyor.
Neden?
İstanbul'da kent içinde arsa kalmadı, toprak çok sınırlandı. Eskiden kentin çeperinde sanayi alanlarının yakınındaki bölgeler, yani orta üst sınıfın tercih etmediği yerler, sanayinin de desantralize olup hizmet sektörünün gelmesiyle otel, rezidans, alışveriş merkezi ile doldu. Maslak aksını düşünün; ilaç fabrikaları olan yerler otellere dönüştü. Etrafındaki gecekondular da kıymetli kent toprağı oldu. Bu yüzden de dönüşüm hızlanmalıydı. Zaten şimdi inşaat şirketleri "kent içindeki arsa sorununu çözdük" diyor. Çünkü bu dönüşüm hamlesiyle birlikte kıymetlenmiş gecekondu arazileri onlara kalacak.
Devlet bir alanı yeni afet yasasıyla riskli alan ilan ettikten sonra artık orada ayrı bir hukuk işliyor. Devlet bir tür emlak ofisi gibi çalışmaya başladı, her türlü yasadan yararlanarak vatandaşının malını en ucuza kapatarak inşaat şirketlerine verme derdinde. Vatandaşın pazarlık etme gücü kalmıyor. Tabii ki burada insanların da ahlakı bozuldu, pek çok bölgede yaşanan eşitsiz rant aktarımları insanları etkiliyor; kimi zaman yaşam kalitesini düşünmeden bu rantı arttırmak için uğraşıyorlar. Ancak bu çok az bölgede geçerli, pek çoğu evimi kurtarayım, daha kötü duruma düşmeyeyim derdinde...
Peki sürekli söylenegelen dar gelirli kesimler için TOKİ ev yapmak zorunda, nereye yapacak sorusu ne olacak?
Ciddi bir dengesizlik var, orta ve üst sınıflar için daha düşük yoğunluklu havuzlu rezidanslar, villalar yapılıyor, onlara yer bulunuyor. Ama alt gelir gruplarına sıra geldiğinde deniyor ki "yer yok". Bu insanlar mümkün olduğunca sıkışık ve çok yüksek yoğunluklu 15 katlı bloklara mahkum ediliyor. Üstelik belli bölgelerde kullanılmayan, boş duran ciddi bir konut fazlalığı da var. Çünkü artık insanlar parasını bankaya yatırmak yerine yatırım amaçlı olarak daire alıp, değerlenmesini bekliyor.
Dönüşmüş ve dönüşmeye direnen bu mahallelerdeki en yoğun duygu ne?
Muğlaklık ve güvensizlik. Yıllarca güvenceli bir tapuya kavuşmanın hayaliyle mücadele vermişler. Hep bir kaybetme duygusu ile ne zaman yıkılacak korkusu yaşamışlar. Hiçbir zaman devlete güven oluşmamış. Zaten son dönemde bu belgeler de kale alınmıyor. Kesin olan herkesin yeniden borçlanarak tapulu bir eve sahip olmaya çalışması olacak. İnsanların güveni ciddi bir biçimde sarsıldı.
|