İzmir’e daha fazla turist çekebilmek için öngörülen
projeler, uzun süredir felçli olan birini yürütmeye çalışmaya benziyor. Bu kente
yapılan hasar öylesine büyük yani. Gemilerle gelen turistler
Efes’e ve Bergama’ya gidiyorlar; kent içinde
oyalanmıyorlar. Yabancı turistler, kent içinde neyi görmek isteyebilirler?
Yağmalanan, üzerlerine gecekondular yapılan tarihi eserleri mi? Bütün körfez
kıyısını kale duvarı gibi kapatan yüksek apartmanları mı? En güzel koyları
dolduran ikinci konutları mı? Hiç yeşili ve doğal güzelliği kalmamış betonlaşmış
bir kenti mi?
Vızır vızır...
Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu, turistlerin
Efes’le Bergama’ya hızlı trenlerle gitmesi için Aliağa-Menderes Raylı
Sistemi’nin buralara kadar uzatılacağını söylemiş. Bunu duyunca sanki şu anda
proje bitmiş ve trenler vızır vızır çalışıyor zannedersiniz. Uzak bir gelecekte
belki olabilir ama esnaf acil çözüm bekliyor. Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay da kent içinde hemen yeni bir müze yapmaya hazır
olduklarını ve Çeşme’de butik oteli teşvik edeceklerini vurgulamış. Çok güzel
sözler ancak bugünkü iktidarın bir bakanı bunu söylüyorsa, Çeşme Yarımadası’nı
tümüyle imara açmak için SİT alanlarının derecesini düşürmeye yönelik koruma
kurullarına baskı yapanlar kimler bir türlü anlayamıyorsunuz. Ya da daha geçen
yıl Çeşme’de SİT alanına inşa edilen çirkin ve devasa bir otelin bazı katlarını
konut olarak satanlara göz yumanlar kimler? Söylenenlere göre İzmir’de
turistlerin gezebileceği bir tek Kordon kalmış. Peki niye hala her fırsatta
Kordon’u altı şeritli otoyola dönüştürmek için birileri uğraşıp duruyor? O
çirkin viyadükleri otoyolu gündeme getirmek amacıyla kullanıyor?
Sonra kentin büyükleri, büyük işadamları, yerel yöneticiler, milletvekilleri
ve iktidarın bakanları gelip iddialı demeçler veriyorlar; kentin limanı yetmiyor
taşımak lazım, şuraya müze yapacağız, Agora’yla Kadifekale’yi yer altı tüneliyle
birbirine bağlayacağız, üstü açık tur otobüsleriyle kenti gezdireceğiz
vesaire...
Kentte İzmir’in geçmişini anlatan hiçbir yapıyı bırakmayın; özgün mimari
yapılardan bugüne kalan üç beş sakız tipi evi mahkeme kararlarına rağmen inşa
edilen gökdelen tarzı otellerin arasına gömün, kentin bütün kıyısını doldurup
üzerine kale duvarı gibi yan yana apartmanlar dikin, Tantalos’un mezarının
üzerine gecekondu yapılmasına göz yumun, yeşil alanları son damlasına kadar
yapılaşmaya feda edin ve sonra turist gelmesini bekleyin.
Günümüzde yaşanan sorunlara ilişkin ahkam kesenler, nedense bu sorunlar
gelişirken uzaktan bakmaktan ya da sessiz kalmış olmaktan dolayı herhangi bir
sorumluluk duymuyorlar. Oysa modernleşme ve gelişme adı altında yapılanlar
elimizdeki tüm güzellikleri ve değerleri aslında rant uğruna ufalayıp yok
ederken her şey gözümüzün önünde gerçekleşti. Biz sadece seyirci kalmakla bile
bu kötüye gidişten sorumluyuz. Bütün bu çirkinleşmeden rant sağlayanları burada
saymıyorum bile; çünkü onlara ne söz işliyor ne de yasa.
Kordon'u kurtarmak
Kordonboyu’na boylu boyunca bir gecede kocaman kayalar yığıldığında, barları,
cafeleri ve restoranları denizi göremeyecek şekilde bu kayaların ardında
kaldığında ne orada oturanlar ne de işletmeciler yollara döküldüler. Sadece
birkaç çevre korumacı ve avukat şimdi elimizde bir tek bu kaldı denilen Kordon’u
kurtarmak için mücadele ettiler. Çeşme ve Foça hala görülmeye değer
güzellikteyse bunu birkaç arkeoloğa ve avukata borçluyuz. Onların hepsinin
isimleri arşivlerde gazete sayfalarının arasında duruyor; isteyen gidip
bakabilir.
Şimdi Çeşme ve Alaçatı’da küf taşından güzel villalar yapıp satanlar övgü
bekliyorlar. Oraların da tükenişi yakındır. Çünkü turistler villa, gökdelen ve
beton kıyılar için gelmiyorlar. Bu gidişatın sonucunda yine sadece birkaç kişi
zenginleşecek rant sayesinde; her zaman olduğu gibi.
Kıyılarımız sonuna kadar kirlendiğinde, tarihi değerlerimiz yok olduğunda
hiçbir turist gelmeyecek. Biz betonlaşmış ve çoraklaşmış kıyılarımıza bakıp
turizm düşleri kurmaya devam edeceğiz boş yere.
|